Yurtta sulh ,cihan da sulh.
Bağıra bağıra soruyorum “Ne işimiz var İdlib’te?”
Büyük Atatürk “Yurtta sulh, cihanda sulh” demişti
Artık düşmanlık yapmanın, kin gütmenin ve
yeni intikamlar peşinde koşmanın alemi yoktu.
Atatürk bu ünlü sözünü söylerken asla pasif bir politika
izlenmesini önermemiş tam tersine barış için en kararlı ve
güçlü biçimde davranılmasını istemişti.
Türkiye inişli çıkışlı yıllarında bile bu ilkeden asla sapmadı
ve AKP iktidarına kadar dünyada saygın bir yer buldu.
Erdoğan’la birlikte “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi
“İçeride düşmanlık, dışarıda savaş” haline geldi.
Bir dönem komşularıyla ilişkilerini “sıfır soruna” indirgeyen
Türkiye, Erdoğan’ın akıl almaz yanlışları sonunda
komşularıyla “safi sorun” durumuna geçti.
Sadece komşular da değil, neredeyse dünyanın bütün ülkeleriyle
(para verdikleri biri iki küçük ülke hariç) sorun haline dönüştük.
AKP iktidarı “dik duruyoruz” safsatasıyla ve iştahla
dünyanın sorunlu bölgelerine asker göndermeye başladı.
Somali, Sudan, Suriye, Libya, Afganistan, Irak,
Azerbaycan “savaşan” askeri unsurlarımızla doluştu.
İktidar bunları hep
“Türkiye’nin ulusal güvenliği” olarak sundu halka.
Bu ülkelerde asker bulundurmayı ve savaşmayı
“vatan savunması” gibi anlattı hep.
Bizler gazeteci olarak hep sorduk “Ne işimiz var Libya’da,
ne işimiz var Suriye’de, İdlib’te, Afrin’de?” diye.
Cevap hep küfürle geldi.
Üstelik bizleri cahil halka hedef göstererek yaptılar bunu.
“Siz vatan hainisiniz, ulusal güvenliğimize karşısınız,
siz Yunansınız” diye saldırdılar.
Oysa oralarda gencecik evlatlarımız şehit oluyordu.
Ne uğruna?
Elin Suriyeli, hem de milyonlarcası Türkiye’de
dilediği gibi bir hayat sürerken,
plajlarda nargile ,içki içerken benim evlatlarım
onların topraklarında bir hiç uğruna canlarını veriyordu.
Sonra ne oldu, gördünüz değil mi?
“Ne işimiz var Afganistan’da?” diye soranlara
“Sizi gidi hainler, Afganistan’da askerimiz
Anadolu’nun bekası için orada, oradaki asker
geri gelirse Anadolu tehlikeye girer” diyenler
Amerika’dan gelen emirle bir gece içinde
askerimizi geri çekiverdi.
Eee, “Afganistan’da ne işimiz var?” diyenler hain iseler,
oradaki askeri çekenler ne duruma düşüyor şimdi?
Bu nedenle bağıra bağıra soruyorum şimdi.
“Eski bir asker olarak soruyorum ,”Ne işimiz var İdlib’te?”
Daha dün üç gencecik çocuğumuz
canını teslim etti bu uğursuz yerde.
çünkü dinci canilerdi evlatlarımıza pusu kuranlar.
İdlib dediğiniz yer dünyanın en vahşi katillerinin,
teröristlerinin barındığı bir yer.
Ve benim askerim, subayların orada, bu canilerle
iç içe görev yapmak zorunda kalıyor.
Rusya ve Suriye aşağıdan geliyor, bu adamları ,yobazları
İdlib’teki canileri her gün bombalıyor.
Artık korkmadan, “Bize hain derler” endişesine kapılmadan
hepimiz haykırmalıyız; “İdlib’te ne işimiz var?” diye.
Bırakın o kanlı katillere ne olacaksa olsun.