Murat Kocamış


Munzur’dan elinizi çekin  sit alanlarına dokunmayın

Munzur’dan elinizi çekin  sit alanlarına dokunmayın


Munzur’dan elinizi çekin  sit alanlarına dokunmayın

       

     Ülkemizde halen daha keşfedilmemiş doğa harikası yerlerimiz var. 4 mevsimin her mevsiminin güzelliğini doyasıya  yaşayan ender ülkelerdeniz. Sanayileşmeyle birlikte oluşan enerji ihtiyacını giderebilmek için çevreye olumsuz etkisi az olan veya çok zararlı olan santraller  yapılarak enerji açıkları giderilmeye çalışılmış linyit kömür santralleri, doğal gaz  santralleri,  yapım aşamasında olan nükleer santraller,  akan her dere üzerine yapılan hidro elektrik santralleri, rüzgar gülü,  güneş paneli gibi bir çok yöntemle enerji açığını kapatmaya çalışılmakta yukarıda bahsedildiği gibi çevre üzerinde az veya çok zararları  görülmekle beraber baraj, rüzgar gülü ve güneş paneli  dışındaki santrallerin yapılmasında  dışa bağımlılığımız da söz konusu. Son 60,  70 yıl içinde  elektrik enerjisi ve sulama için yapılan barajlarda tarihe tanıklık yapmış  bir çok antik kent sular altnda  kaldı. Fırat nehri üzerinde yapılan Atatürk barajıyla sular altında kalan şehirler Lidar höyüğü Şanlıurfa, Samsat kenti, Tille höyük  Adıyaman  yine Fırat nehri üzerine kurulan  Birecik barajıyla Gaziantep’te  Zaugma antik kenti Belkıs Horum  Urima antik kenti  Gaziantep Rumkale, Savaşan köyü  Şanlıurfa, Dicle nehri üzerinde bulunanan Dicle barajı ile Diyarbakır Eğil antik kenti  Sular altında kaldı,  Dicle nehri üzerinde bulunan Ilısu barajı ile batan şehirler Hasankeyf,  Botan Vadisi, Türbe höyük, Başur höyük, Cattepe höyük Siirt, Seyhan nehri üzerinde yer alan Seyhan barajı ile  batan Agusta antik kenti, Bergama yontalı deresi üzerinde bulunan yontalı barajı altında kalan Allianoi antik kenti yok edilen bu antik kentlerin bazılarının 3000 ila 5000 yıl geçmişi olan antik kentlerdir   tarihi yapılar yok edilip,  iklim değişikliğiyle beraber manevi değerler,   medeniyetlerde yok edilmeyle yüz yüze bırakıldı. Yukarıda örnekleri verilen yok oluş yetmezmiş gibi  1971 yılında ilan edilen Munzur vadisi milli parkı  üzerinde  uzunca süre baraj yapımı çalışması sürdürülerek Munzur milli parkında var olan yüzlerce endemik bitki ve yaban hayat yok edilmeye çalışıldı. Çevre örgütleri ve yerleşik halkın çabasıyla engellenilmeye çalışılsa da geri dönüşü olmayan çevre tahribatı oluştu. Çevrenin tahribatıyla beraber son günlerde Fırat kalkınma ajansı sosyal gelişmeyi destekleme programı kapsamında Munzur gözeleri için peyzaj çalışması hazırladı.  Yıllardır Munzur gözeleri ve Munzur vadisinin tahrip edilmemesi için çaba sarf eden Dersim halkı ve dostları bu projeyle inancına kültürüne bir saldırı olarak kabul ediyor. Çünkü Munzur gözeleri,  Alevi Kızılbaş inanışında kutsal mekan olarak bilinir zaten yapılaşmanın yasak olduğu Munzur gözeleri bölgesi bu peyzaj çalışmasıyla yapılaşmaya ranta açılacağı da bir gerçek. Munzur gözeleri çevre köylüleri Ovacık ve Dersim halkı ve kurumları bu projeye karşı çıkmakta Ayasofya camiisi sunni  kesimler için  önem arz ediyorsa  Alevi Kızılbaşlar içinde Munzur gözeleri, Munzur babada ‘0’ kadar önem arz ediyor.    Halk arasında rivayetlere konu  olan değer atfedilen  doğal yaşam yerlerine el uzatılmadığı,  çeşitli projeler adı altında inançlara, doğaya, manevi değerlere zarar verilmediği bir gelecek dileğimle.  Dostça kalın.