BAŞYAZAR - Özcan Vural


Merkez bankası battı..!

Merkez bankası battı..!


Merkez bankası battı..!

 

Muhalefete göre: “Erdoğan doğru söylemiyor…”.

Çünkü… Ve yine muhalefete göre… Merkez bankasında

“118 milyar dolar döviz rezervimiz yok… Banka battı..

Aksine 54 milyar dolar eksi rezervdeyiz…”. 

Yani banka  sıfır üstü sıfırda. 0..

 Sayın okurlarım… Erdoğan, her zaman olduğu gibi… 

Dibine  kadar: Siyaset yapıyor… Yani… 

 Kurduğu her cümle: Önce kendi seçmeni… Sonra da…

 Eğitimsiz potansiyel seçmen için… Cahiller için.

Erdoğan’ın tapulu seçmeni… Ve… 

Erdoğan’ın gözünü diktiği seçmenin: 

Ne dövizle işi var… Ne bankayla… Ne borsayla… 

Ne dış borçla… Ne iç borçla… 

( Kapısına piriç -bulgur –yağ –kömürün yanında

üç beş lirada geliyorsa ondan kralı yok..)

 Onlar şuna bakıyor… Merkez Bankası hesaplarında… 

118 milyar dolar: Var mı?.. Yok mu?..  Var… O halde: 

“Yiyelim aabi…”. Bu kadar basit…

Adam kendisini, İkinci Abdülhamit’in torunu olarak yutturuyor… 

Ve sanki… Abdülhamit’in torunu olduğunu kanıtlaması için… 

Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e 

hakaret etmek şartmış gibi: Aptalca konuşmalar yapıyor…  

Bakın… 

“Dedem Fatih Sultan Mehmed Han İstanbul’u 

besmele çekerek aldı, birileri gibi kafa çekerek değil…”.  

Ülen hergele… Ülen  dümbük… 

Senin: “Kafa çeken birileri” dediğin o muhteşem insan… 

Ve arkadaşları olmasaydı… Sen bugün… 

Bırak besmele çekmeyi… Burnunu bile çekemeyecek… 

Yunanlıların ırgatı olacaktın ya…

Dünyada zenginlik hayali kurmayan kimse yoktur. 

Çoğunun zenginlikten anladığı, paradır. 

Ama hayal vardır, hayalcik vardır.  

Kimi “gemicik” hayali kurar, çalar, çırpar, dolandırır, 

gemi filoları kurar, yüzyıllarca yiye yiye bitiremeyeceği 

kara servetler edinir. Ama yine başta Binali olarak dolanır.

Düşler parayla satın alınmaz. Alınamaz.

Gemicik diye yutturulan gemi filoları ise 

gün gelir taşınamayacak bir yük oluşturur. 

Sahibini de mirasçısını da ağırlığı altında ezer, yok eder. 

Çünkü haydan gelen daima huya gider. 

Çalanı ya çarpar ya da cezalandırırlar. 

Çabalayan ise düş hakkını er ya da geç, mutlaka alır.

Doğanın da liyakat diye bir gerçeği vardır.

Rahatça çalabilmek için kamudan liyakati kovup

toplumsal cehaleti “yemeye” çağıranlar, 

soydukları devletle birlikte batarlar.

Ellerinde sadece hayalleri kalır ki onlar da 

zaten güdük ve çapsız hırslardan ibarettir.