Murat Kocamış


İçimize oturmuş felaketi yaşadıkça ah vah etmek.

İçimize oturmuş felaketi yaşadıkça ah vah etmek.


İçimize oturmuş felaketi yaşadıkça ah vah etmek.

                1939 yılında Erzincan da yaşanan büyük depremden sonra  yeni bir arazi üzerinde  alt yapı ve üst yapılanmadaki planlamalarla yurttaşların bilinçsizce çabasıyla  modern bir Erzincan  kurulmaya çalışılırken merkezi yönetimin popülist  politikaları  mahalli idarenin ihmali,  yapı denetimi ve  sağlamlık göz ardı edilince  1992 depreminde Erzincan şehir merkezi, Üzümlü,Kemah ve Çayırlı’da 37 mahalle ve 195 köyde hasar meydana geldi.  653 ölü 3850 yaralı tekrar   gözyaşı,  yıkım ve  acı  yaşandı.  Öncesini hiç konuşmasak bile 1992 Erzincan depreminden bu yana yaşadığımız depremlerden ders çıkartmıyoruz.  Bizim gibi deprem kuşağında olan kaderci olmayan ülkelerde  deprem olup bittikten sonra ölümlü durum olmamakla beraber yaşam olağan şekliyle devam ediyor.  Gemlik’te yaşayan yurttaşlar olarak  Kocaeli’ye   yakın olmamızdan dolayı Gölcük ve Düzce depreminin korkusunu yaşadık. 1992 den   1999 ‘a kadarda değişen bir şey yoktu.   Gölcük ve Düzce depreminde Türkiye tek vücut olup depremin yarasını sarmaya uğraşırken cemaat  adı altında fitne oluşturup “inançsız kesimler  ve  donanma komutanlığında alkollü müzikli eğlence yapılmasından dolayı”  depremin olduğunu  söyleyip din sömürüsü yapıp nemalananlara tanık olduk.  Halbuki  depremden sonra oluşan tahribat ekonominin gördüğü zararlar ölen insanlar, evsiz kalanlar, yetim kalanlar, deprem sonrası alınması gereken önlemler  gibi bir sürü oluşan sıkıntı varken ihmali ve sorumluluğu olanları tespit etmek yerine günü savuşturarak ve unutarak yaşanan  son depreme kadar  süre geldi. İki ay içerisinde gerçekleşen etkili  depremlerde  merkez üssü Sivrice  olan Elazığ  ve Malatya’da yıkımlı ve ölümlü deprem oldu depremin ilk duyulduğu andan itibaren insanımız yine tek vücut olup  ne yapabiliriz  çabasıyla gayret  ederken din bezirganları aynı yöntemle ortaya çıkıp akla hayale gelmeyecek söylemlerde bulunmaktan geri kalmadılar.  Yıldız Teknik Üniversitesinden ismini bile anmaya gerek duymadığım   din bezirganı  şahıs depremin küçük çocuklarla evliliğe izin verilmemesine bağlamasına  şaşırmamalıyız.   1999’da da aynı güruh depremden ideolojik pay elde etmek için vitrinde olmuşlardı.   Ekim ayında  bilimsel verilere dayanarak olma ihtimali  yüksek Sivrice  depremine dikkat çeken  prof. Dr Naci Gürür 1500 yıldan bu yana Sivrice’de deprem olmadığını yakın zamanda büyük bir deprem olma olasılığının yüksek olduğunu   alınması gereken önlem ve tedbirleri söylerken,  din bezirganları  imanla duayla deprem engelleniri  yaymaktan geri kalmadılar. İnançsız Japonya’da sıklıkla  büyük depremler olmasına rağmen  binalar yıkılmadığı  için ölümde olmuyor. Rahmetli   Ahmet Işıkara  ne diyordu deprem öldürmez   çürük bina öldürür.  Deprem bölgesine talimatla değil gönüllü gidildiği,  deprem  fonlarının depremle ilgili  çalışmalara harcandığı  sağlam binaların olduğu, deprem toplanma alanlarının olduğu, virane olmamış kentlerin olduğu geç kalıp feryat  figan etmediğimiz  güzel yarınlar görebilmek dileğimle.  Sivrice depreminde kaybettiğimiz yurttaşlara rahmet yakınlarına baş sağlığı  ve sabır diler yaralı yurttaşlarımıza acil şifa dilerim.

Dostça kalın.