HALK EVLERİ, HALK KÜTÜPHANELERİ
Kütüphane Haftası'nın ilki, 1964 yılının 23-29 Kasım günlerinde kutlandı. Türkiye'de 1964 yılından beri Mart ayının son Pazartesi günü ile başlayan haftanın amacı; vatandaşların kütüphaneleri yakından tanımaları ve kütüphanelerden daha çok yararlanmalarını sağlamak olarak belirtiliyor. Bu yıl 28 Mart- 3 Nisan arasında kütüphane haftası çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.
“Kitaplarımızın ölümsüz olduğu kadar, keşke kütüphanelerimiz de ölümsüz” olsaydı diyerek ufak bir sitemle başlayayım sözlerime.
Yazılarımız genelde Gemlik üzerine. Biz şanslı çocuklarız. Kütüphaneler kâğıt kokar. O Eski kitapların değişik bir kokusu vardır. Önce o kokuyu içimize çekerek, sonra da kitapların bizi götürdüğü yerlerde dünyayı gezerek okumayı sevdik. Hatta bağımlısı olduk.
Çarşı meydanındaki kütüphanenin yıkılışı ile birlikte bizden sonraki nesiller bu zevkten, bilgiden, kütüphaneye en yakın ve kolay erişimden yoksun kaldı. Şu an Gemlik’te bir kütüphane var fakat ne yazık ki istenen seviyede değil ve birçok kişide var olduğunun farkında değil.
Öncelikle Halk Kütüphanesi ne zaman kurulmuş?
Biraz eskiye gidelim, bakalım gazeteler o dönem ne yazmış?
25 Mayıs 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
(Hususi)Burada Halkevi açılması öteden beri düşünülmekte idi. Halkevini teşkil edecek çalışma kollarından; dil, tarih, edebiyat, spor, temsil, musiki kolları teşekkül etmiş gibidir. Halkevinin açılması yolundaki isteklere karşılık; bura Halk Fırkası idare heyeti bir içtima yaparak, bu kolların 19 Şubat Halkevleri yıldönümü gelinceye kadar birer talimatnameye göre idare heyetinin seçimine başlanmasına karar verilmiştir. Bu işler için Halk Fırkası idare heyeti reisi Reşit Süleyman Bey ciddi bir çalışmaya başlamış ve önce dil- tarih- edebiyat kolunun toplanmasına girişilmiştir. Dil, tarih, edebiyat kolunun seçimi için Gazi Mustafa Kemal Mektebi(Atatürk Okulu) Müdürü Hüseyin Baştuğ Bey memur edilmiştir. Bu kolun seçiminden sonra da; spor, temsil, musiki kollarının idare heyetinin seçme ve çalışmalarına başlanacaktır. Bu suretle 19 Şubat'a kadar hemen bütün kolların hazırlıkları bitirilmiş olacaktır. Gemlik'te çok çalışkan bilgili halkevi kollarında çalışabilecek inkılapçı temiz bir gençlik vardır. Yalnız bu gençliğin başına kendilerini idare edecek idareciler lazımdır, bütün gençler halkevlerinin çatısı altında toplanacakları ve halk evi açıldığı için sevinmektedirler.
"Gemlik Halkevi Binası", Akşam Gazetesi, Sayı 6416, 28 Ağustos 1936, s. 6.
1936 yılında Gemlik Halkevinin inşaatına başlanıldığına dair basında çıkan bir haber...
26 Mart 1937 Tarihli Akşam Gazetesi
Gemlik (Akşamı) — Gemlik Halk partisi ve Halkevi binası tamamlanmıştır. Binada halk kütüphanesi, gençlik teşekküllerine mahsus yerler, sinema, temsil, propaganda, eski eserler, dil heyetleri için ayrıca daireler “açılmıştır. Binanın açılış töreni için hazırlıklar yapılmaktadır. Yukarıdaki klişe bu güzel binayı cepheden gösteriyor.
Halk Fırkası Reisliğine Raşit Süleyman Beyin yerine anlaşıldığı üzere Belediye Başkanlığı dönemi biten Ziya Bey seçiliyor ve onun döneminde kütüphanenin yapımı gerçekleşiyor.
Dr. Ziya(1922-1933 yıllarında Belediye Başkanı, ikinci kez 1950-1953 yıllarında Belediye Başkanı oluyor) o zaman Halk Fırkası Başkanı. Belediye Başkanı ise Eşref Dinçer(1933-1938 ile 1940-1941 yıllarında ikinci kez Belediye Başkanı)
Yakın zamanda röportajlarım sırasında üç orijinal fotoğrafa rastladım. İlk kez gördüğüm kütüphane binasının açılışının fotoğraflarıydı. Gazete yazı ve fotoğrafları ile örtüşen bu fotoğraflar çok önemli tabii.
1936 yılında Atatürk Heykeli Hadi Bara tarafından yapılıyor ve parkın etrafı istimlak edilerek genişletiliyor. Parkın arkasına gelen yere ise Halk Partisi ve Halk Evi binası yapılıyor. Park, iskele ve bu alanlar meydana kadar Ticaret Odası Başkanı Ali Galip Bey ve kardeşi Nuri Paşa tarafından bağışlanmıştır.
Küçük Kumla’da kiraz bayramı yapılıyor. Halk motorlarla K. Kumlaya gidiyor. Kuzular Çevriliyor. Dere kenarında âlemler düzenleniyor. Bahçelerde geziniliyor, delikanlılar oyunlar oynuyor. Bursa’dan Halk Evinin gösteri kümesi geliyor. Güzel geçen bir günün ardından akşam Halk Evine dönülüyor. Haberin devamı şöyle:
21 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
(Gemlik- Hususi) Gemlik parti binasında İbnirrefik Ahmet Nuri’nin (Himmetin oğlu) isimli piyesi gösterildi. Saniye, Veli'nin nişanlısı rolünde çok alkışlandı. Bir gece önce de Ana ve Şeriye Mahkemesi gene halkevi binasında halkın takdirini kazanmış, bu arada Adalet ana rolünü çok içli olarak başarabilmişti. Bunlar Bursa halkevinin temsil kuvvetini artırmaktadır. Başöğretmenlerden Bilal Rıza ve öğretmen Emin Şevket ayrıca roller aldılar, temsilleri tamamladılar. Gece yarısından sonra otomobillerle Bursa'ya hareket ettiler. Temsiller Gemlik Gazi Okuluna bir büst yaptırmak için verilmiştir, fakat bu para temin edilmediğinden temsil heyetinden olmadıkları halde sırf konaklamak için misafirlerle bir arada bulunmak mecburiyeti duyan Gemlik himaye heyeti üyeleri, yeme içme gezme masraflarını misafirlere yapılan masraftan ayırmak düşüncesini taşıyorlar, böyle yaptıkları takdirde masraf azalmış hasılat kurtulmuş olacaktır. Hatta masraf kabarmasın diye ayrı bir köşede yemeğini yedikten sonra kalabalığa karışanlar da oldu.
1937 yılından önce Fırka heyetinin çalışmalarına, eski gazete arşivlerinde sıkça rastlamaktayız. Köycülük, spor, tiyatro kolları gibi kollarda gençlerin yaptıkları faaliyetler haber olmuş. Sonrasında ise Zebercet Coşkun’un “Kimler Geldi Kimler Geçti” kitabından, Nazan Taran’ın anılarından, Mete Erdemer ve Hicret Esen’in anılarından bilgi sahibi olduk ve yazılarımızda yer verdik.
23 Nisan 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Örneğin: Gemlik Halkevi temsil kolu geçleri güzel bir müsamere vererek Bedri Yıldırım’ın Kavga sonu piyesini temsil etmişlerdir. 23 Nisan için de Makasçı ve Aynaroz kadısı eserleri hazırlanmaktadır. Resimde temsil veren gençler görülmektedir.
Kitap okuyan bir nesildik. Ayrıca o zaman bilgisayar, internet yoktu. Bizim dünyaya açılan kapımızdı kütüphane. Kütüphaneden kitap alabilmemiz için kartlarımız vardı. Böylece kim ne kadar kitap almış, okumuş takip edilebiliyordu. En çok kitap okuyanlardan biri olarak seçilmiştim.
Gemlik Halk Kütüphanesi, biz yaştaki kişiler için çok şey ifade eder. Hemen hemen her gün okul çıkışlarında, hafta sonlarında ders çalışmak için giderdik. Kapıdan girince solda kitaplarımızı işleterek eve götürmek için aldığımız camlı bir bölme vardı. Kitabı uzatırdık, kaydederlerdi, 15 gündü süresi ama ben hiç bilmiyorum bir kitap aynı akşam okunup bitmesin. Adeta sabahlara kadar uyumaz, kitabı yutar, bitirir yine koşardık kütüphaneye.
Girişte sağlı sollu çekmecelerde numaralanmış kitaplar okunmaktan eskimişti. Kitap eskir mi? Demeyin. Kitap okuyan o kadar çok insan vardı ki, eskirdi. Kapının karşısından büyük bir salona girilirdi. Tahtadan birçok dizili masa vardı ve duvarlarda dolaplar, içleri ders kitapları ile dolu. Dışarıdakilere nazaran burada daha ağır, ciltli kitaplar bulunuyordu.
Öğretmenlerimiz ödev verirdi. Bu ödevleri yapabilmek için de mecburen kütüphaneye gider, okur, araştırırdık. Belki de bu araştırmacılık yönümüz o zamanlardan kalma. Şimdi bile internet ile yetinmeyip zaman zaman kütüphaneye gidiyoruz, acaba farklı bir şeyler bulabilir miyiz, diye.
Biz bu araştırmaları oturup birde uzun uzun yazan nesildik. O kalın kitaplardan konuları bulur, alır kitabı önümüze sessizce yazardık. Arkadaşlarımızla konuşmak, gürültü yapmak yasaktı. Biri konuşsa bırakın kütüphane görevlisini, oradaki öğrenciler bile rahatsız olur, dönüp bakardı.
Yazma alışkanlığımız da yine bizim öğrencilik ve kütüphane yıllarımızdan kalma. Şimdi okuyorsun, senin yerine telefonun yazıveriyor. Ne rahatlık. Tabi böyle olunca da kaleme kâğıda gerek duyulmuyor. Yazılmayınca okunanlar akılda kalmıyor.
Hep Erdinç Çelikkol hocamın sözü gelir aklıma. “Yazın” derdi bize. Söz uçar yazı kalır.
Eski kitapları, gazeteleri, mecmuaları atmayıp saklayan bu eski jenerasyon hala da atamıyor, saklıyor. Şimdinin gençlerinde bu alışkanlık yok, her şey bilgisayarda kayıtlı. Fotoğraflar telefonlarda, sanal bir dünyada yaşamaktayız.
Sadece öğrencilik yılları da değil, ben kütüphane yıkılana kadar oradan kitap aldığımı biliyorum. Arkadaşım Hicret Hanımı bile ziyaret etmekten büyük keyif alırdım.
Kütüphane çalışanlarının da emekleri çoktur bizlerde.
Sonuç olarak meydan çalışması dendi ve bir kültür yuvası yerle bir oldu. Anılarımızda hiç unutulmayacak izler kaldı.
İzzet Kaptan’ın inci gerdanlığı Gemlik; artık sadece bizlerin düşlerinde, bir fotoğraf düşer önümüze böyle, ah ile, vah ile özler ve o güzel günleri anarız.
O güzelim çınarlar da kuruyuverdi. Şahane çiçeklerle dolu yemyeşil park da, balıklar da terk etti bizi. Bandoların müzik yaptığı, insanların dans ettiği zamanları göremedik ama yine de çok güzeldi. Anne ve babalarımız bizi okula, çarşıya gönderir hiç merak etmezdi. Güvenliydi gittiğimiz yerler. Bilirlerdi ki, okuldayız, kütüphanedeyiz, parktayız, en fazla Kayıkhaneye, sinemaya gitmişiz.
Bu fotoğraf bir filmden alınma. O zamanlar Gemlik’te filmler çevrilirdi. Zira küçük kendine özgü bir sahil kasabasıydı Gemlik. Kayığıyla, balığıyla, balıkçı köyleri, kayıkhanesi, çarşısı ile ve işte kütüphanesi ile.
Dün birisi sordu, “Bir misafirin gelse, Gemlik’i görmek tanımak istese, nereye götürürsün?” Dedi. Sustum!
İzzet Kaptan’ın inci gerdanlığı Gemlik; artık sadece bizlerin düşlerinde, zaman zaman eski bir fotoğraf düşer önümüze, ah ile, vah ile özlemle ancak o güzel günleri anarız.
Eğer bir kütüphane ararsanız yine de Eski Pazar Caddesi -Bağkur- Sosyal sigortalar Md. Üstündeki Halk Eğitim binasına giderek Gemlik Kütüphanesinden faydalanabilirsiniz.
Kütüphanecilik Haftası Kutlu olsun.
Reyhan Çorum
zindangemlik@hotmail.com