GEMLİK’İN RENKLİ SİMALARI, YAŞAR YELMER (AT ARABACI YAŞAR)
Eskiden ihsanlar lakapları ile tanınırdı. Kimisi yaptığı işle adlandırılırdı. Belediye emekçisi Şaban da Gemlik’te ne iş varsa yapardı. Şuraya git, şunu getir götür, sokağı süpür, parka bak gibi. O nedenle de ona elinde süpürgesi ile görünce Çöpçü Şaban deyiverdiler. Şimdi olsa bu sözü söylemekte imtina ederiz ama o zaman böyle tanındı. Çok iyi bir insandı, herkes onu çok sevdi ve hala eskilerden kime sorsanız sevgi ile anılıyor.
Tabi birde kendisi gibi çok sevilen bir oğlu var. Su satar, şişe toplardı, Yaşar’ı birçok yerde görebilirdiniz. Eskiden yokluk vardı, fakirlik vardı ama yürekleri çok zengindi insanların. Saygı, sevgi, güven, doğruluk, insanlık vardı. Fotoğraflarına bakarken bile içimi bir sıcaklık kaplıyor. Ne güzel insanlardınız siz!
Keşke dünya hep böyle insanlarla dolu olsa
Minti’nin babası, şen şakrak bir insan. Şişe toplar, yerine çamaşır suyu, mandal, leğen vs verir. Şahsen bizim evin bodrumundan çok kez arabayı şişelerle doldurduğunu bilirim.
Hadi gelin, bugün de bu aileyi analım.
Hakkında çok şey yazılmış, arkasından çok konuşulmuş birini oğlu Recep Yelmer ile andık.
Kimdir Yaşar Yelmer, namıdiğer, at arabacı Yaşar?
Dedemiz Şaban, babaannem İsmet. Yunanistan Preveze’den mübadelede geliyorlar ve Lise Caddesi’nde kendilerine verilen eve yerleşiyorlar, bu ev eski bir Rum evi, köşede bahçeli bir ev.
Şaban dedenin 5 çocuğu var, dört kız bir oğlan. Şükran- Türkan- Nürgan- Fatma ve babam Yaşar. Şükran İstanbul’da yaşıyordu, en küçük halam geçen yıl rahmetli oldu Bayburt’ta yaşıyordu. Halamlar önce sık sık Gemlik’e gelirlerdi.
Şaban dede geldikten sonra Belediye’ye temizlik işlerine giriyor, babaannem ev hanımı. Dedem kendine verilen her işi yapıyor, aynı zamanda Gemlik parkının bütün ağaçlarını da o dikmiş.
Dedem ile İsmet babaannem Gemlik’e birlikte gelmişler. Hoca Nail’in(Bıyıklı) annesi babaannemin ablası, yani babamın teyzesi Naile teyze.
Babaannem ve dedem bizim yanımızda vefat ettiler.
Babam Yaşar Yelmer
Babaannem İsmet Hanım, babamı 40 yaşında Bursa Devlet Hastanesinde doğurmuş. 10. Kasım.1938 Atatürk’ün öldüğü gün babamın doğum günü. Annemle 1971-72 yıllarında evlenmiş sanıyorum. Biz 3 oğlan, bir kız kardeşiz. Murat abim vefat etti, ablam İsmet babaannemin ismini taşıyor, abim Selver ve ben Recep.
Babam birçok iş yapıyor. Sahilde çekirdek, fıstık satardı. Odun, kömür, nakliye taşıyor, okullara da odun kömür götürüyor, suculuk yapıyor, at arabacılık yaptı. 90 yıllarında Faytona başladı. Sahilde yaz aylarında fayton koşar, çocukları bindirirdi. Özellikle bayramlarda çocuklar faytona biner, çok mutlu olurlardı.
O zamanlar evlerden iş yerlerinden şişe toplar, yerine tahta mandal verirdi.
Çok sosyal biriydi. Her türlü faaliyete katılırdı. Koyu Beşiktaşlıydı.
Rüzgârdan korunmak için balıkçı yeleği giyer, Meksikalılar gibi şapka takardı.
Dindar biriydi, namazını kılar, orucunu tutardı.
Neşeli, mizah sever, sohbeti güzel biriydi. Çocuklarına düşkün, ilgili, iyi bir babaydı. Ölüye de, diriye de koşardı.
Annem kendi halinde, sakin, mazbut, çok temiz biriydi.
Babaannemin evi küçüktü, hiç misafir eksik olmazdı. Hatta o kadar ki, gündüz sobayı söker, gece kurardı. İnsanlar merdiven basamaklarına otururlardı.
Berrin teyze, Nebahat Marş, benim babam Nezih Dimili’nin kayınvalidesi Enise Öğretmende okumuşlar. Onlar da evimize sık sık gelirdi. Babamın herkesle ilişkileri iyiydi.
Babam 92 yılında emekli oldu, 93 yılında trafik kazası geçirdi. 2 yıl çalışamadı, 95 yılında rahmetli oldu. Mezarı Gemlik eski mezarlığında. Dedemin mezarına babamı gömdük. Hatta aile mezarlığı gibi birçok kişi üst üste gömüldü.
Biraz da seni tanıyalım.
Ben 3.Haziran.1979 doğumluyum. İlkokulu bitirdikten sonra 15 yıl mobilya işinde çalıştım. Berber Mithat Şenel’in o zaman mobilya atölyesi vardı. Orhangazi Caddesi Mercan sokaktaydı. Askere gidip geldikten sonra Yazaki Fabrikasına girdim. Uzun yıllardır aynı yerde çalışmaya devam ediyorum. Aile evinde, baba ocağında yaşıyorum.
Babam öldüğünde ben 14 yaşındaydım. Gemlik’te sevilen bir insandı babam. Arkasından herkes güzel konuşuyor. Onun oğlu olduğum için gururluyum.
ARDINDAN KİMLER NELER YAZMIŞ?
SINIF ARKADAŞI İNAN TAMER(SIRASI GELDİKÇE)
(Recep Yelmer bu yazıyı çerçeveleterek evinin duvarına asmış)
Arabacı Yaşar Yelmer; Arabacı Habeş Yaşar, çocukluk arkadaşım, Lise Caddesinde, Deppoy Caddesi'nde, hükümetin bahçesinde, (şimdi lise) top koşturduğum afacan arkadaşım, Atatürk İlkokulu'nda birinci sınıf arkadaşım. Fakir ama temiz gözü tok, namuslu, dürüst, çalışkan, hatırnaz Yaşar'ın hayatında dur durak yoktu. Çocuk yaşında su sattı, Salıpazarı'nda geceleri çekirdek sattı, kahve kahve dolaşarak yaşlı babasına anasına bakabilmek için. Araba koştu, fayton koştu yoksulluğu yenmek için kazandığına şükretti, isyankâr olmadı.
Alnı açık, başı dik yaşadı ve öldü. 7 çocuk ve kırat öksüz kaldı. Aydın, güleç yüzlü, sempatik bir halk çocuğu idi Yaşar. Başındaki hasır fötr şapkası, yanık teni ile sempatik bir Meksikalıyı andıran Yaşar, İlkokulu zar zor bitirebildi, yaşam savaşının ağır yükünü omuzlayabilmek için. Ama çoğu diplomalıdan daha gerçekçi bakıyordu yaşama ve memleketindeki gelişmelere toplumsal ve siyasal olayları yakınen izliyordu. Ödün vermez Atatürkçü idi Yaşar. Çünkü mübadil bir ailenin oğlu idi, Yunan zulmünü dinleyerek büyüdü, atasının sayesinde Vatanında özgürlüğü tattı, özgür yaşadı. Ay yıldızlı bayrağın altında, az Nimet miydi bu? Nasıl unutulurdu bu imkânı tanıyanlar. Yaşar onun için,” Damarımı kesseniz akan kanım Atatürk yazar” derdi, hep atasına rahmet diledi, onun ilkelerini benimsedi ve savundu.
İmanı da bütündü Yaşar'ın, babası gibi annesi gibi namazını kılar, orucunu tutar, hasta ziyaretleri yapar, hayır için açılan sergilerde görev alarak yardım toplar, Mevlüt’lerde gül suyu döker, şeker dağıtır, Allah'ın rızasını kazanmak için tanısın tanımasın herkesin yardımına koşardı. Nerede bir hayır işi var Yaşar'ı orada görürdün, hal hatır sorar, büyüğüne saygıdır, küçüğüne sevgide kusur etmezdi.
Teni esmer, kalbi yıldız gibi parlak bir halk çocuğu idi. Dini bayramlarımızı ilçede renklendiren çocukların sevgilisiydi Yaşar. Kıratını koştuğu faytonu ile, paralı, az paralı, parasız çocukları gezdirip, onların neşelendirip sevindirdi. Çünkü gönül zengini idi o.
Bu Kurban Bayramı çocuklarda, kurbanlarda onsuzdular. İnanıyorum ki çocuklar da Kurbanda yasını tuttular. Bir başkaydı Yaşar’ın kurbanlık taşıması. Arabasına koyduğu kurbanı tekbirlerle okşayarak severek götürürdü sahibine. Allah'ın kabul etmesini dilerdi gönülden, bu yıl kurbanlar da mahrum kaldı onun sevgisinden, özeninden, dilinden. Yaşar'ın yokluğundan bil istifade fayton koşanın faytonuna bir Allah'ın kulunun rağbet etmediğini bu gözler gördü, tanık oldu. Bir büyüme yaptığım Bayram ziyaretinde çocuk bile yoktu rıhtımda. Yaşar abileri Yaşar amcaları yoktu artık, hüzünlü idiler. Acaba çeker miydi bir başkası onların nazını, gürültü şamatasını, yasını tuttular.
Sevgili Yaşar, sen herkesin ölüsüne dirisine koştun ya! Gemlik halkı da sana son görev olarak arife demedi, Bayram demedi işi bıraktı, tezgâhı bıraktı koştu, omuzlarda taşıdı sana rahmet dileyerek, cemaatin çoktu, her kesimden insan vardı. Hüzünle seni Allah'ımıza teslim ettik, affını diledik, nurlarda yatsın sevenlerinin başı sağ olsun dilerim.
Kamil Bayrak: Çok çalışkandı, ekmeğini taştan çıkartırdı. Muavinlik bile yaptı, çok hatırnazdı, yüzü devamlı gülerdi. Rahmetli yaz kış yeleksiz dolaşmazdı. Terzi Halil Uludağ'a iki tane yelek yaptırmıştım, çok hoşuna gitmişti.
Önceleri çarşı camisinin orada sıra sıra dizili at arabaları, sonrasında Orhangazi Caddesinde Çorum apartmanının karşı köşesine dizilirdi.
Güzin Toplu: Ay Reyhan’cığım, Allah senden razı olsun. Yaşar abimizin mekânı cennet olsun, çok iyi komşumuzdu, merhametliydi, her şeye ağlardı çok duygusal insandı.
Okan Taşkın: Zarif insan, şık lastik tekerlekli at araba onundu diye hatırlıyorum. Parke taşı caddelerde ses çıkarmadan ve yüzünde hep bir gülümsemeyle giderdi.
Zeynep Evirgen İlhan: Hey gidi günler. Kimler vardı. Şaban amcayı, Yaşar’ı tanımayan var mıydı? Bir alt sokakta köşede evleri vardı. Hep kapının önünde oturur, gelip geçerken bir şey anlatır sohbet ederdi.
Ülkü Demircioğlu: İsmet Hanım teyze anneannemin, kızları da annemin arkadaşlarıydı. Çocuktum nohut kahvesini ilk kez İsmet Hanım teyzeden duymuştum.
Recep Yelmer arşivi: Kadın terzisi Selim Sel'in karşısındaki ev. Solda Şükran Hanım, İstanbul Üsküdar da yaşadı. Kardeşi Gemlik'te o zamanların at arabaları ile at arabacılığı yapardı. Bir elinde süpürge, bir elinde kürek hiç boş durmazdı.
Mehmet Yüksel: Resimdekiler Soldan, Şükran ablam, rahmetli Nürgan ablam, rahmetli Şaban eniştem, aile dostları, kapı arasından bakan İsmet teyzem, arkadaki Şükran ablamın oğlu rahmetli Ufuk, rahmetli Yaşar abim, aile dostları.
Gülden Tangün Bekçe: Yaaa, nasıl duygulandım nasıl, güzel ve neşeli bir aile idi onlar. Eski Gemliklilerden onları tanımıyan, sevmeyen yoktur, çok sevimli güzel insanlardı. Yaşar, uzun seneler at arabası ile Gemlik içinde nakliyecilik yaptı. Çok severdim onları.
Haklarında doğal, içten yazılmış birçok yorum yapıldı bu güne kadar. Galiba en güzeli de geride böyle güzel anılar bırakabilmek.
Mekânları cennet olsun.
Babasına ait fotoğraf arşivini getiren, babasını anmamıza vesile olan Recep Beye de çok teşekkür ederim.
Reyhan ÇORUM
zindangemlik@hotmail.com