Evden Çıkamasak Da Olan Biteni Bilmeliyiz
Evlerimizden çıkamıyoruz. Covid-19 salgını ile mücadele kapsamında, sokağa çıkma yasakları uygulanıyor.
Şu salgını alt etsek hayırlısıyla, kurtulsa insanlık,
Yine eski günlere dönsek, şu hapislik ve kısıtlama zamanları geçse ne kadar iyi olacak…
Herkesin dilinde aynı dilekler yaşayıp gidiyoruz bir garabet halin içerisinde.
Televizyonda her akşam aynı konu konuşuluyor;
Yattım korona, kalktım korona, baktım korona, konuştum korona, söylenenler menfaatimize lakin…
Terör kalmadı,
Suriye meselesi kalmadı,
Suriyeliler ve diğer sığınmacılar meselesi kalmadı,
Yerle yeksan olmuş, bitik ekonomimiz kal-ma-dı… Mı?
Kalmadı,
Hiçbir şey kalmadı!
Ne ekonomi kaldı, ne paramızın kıymeti kaldı, ne de küçük esnafın dayanma gücü kaldı.
Kuafördü, berberdi (Berberler kapalı, hadi vatandaş sakalını keser de, saçlar oldu papaz gibi), şarküteriydi, pasta-börekçiydi, lokantaydı, güzellik merkeziydi, kahveci, kafeteryacıydı salgını engellemek için açıklanan tedbirlerin tümüne göğüs gerdi (belli sınırlamalarla tedbirler gevşetiliyor).
İş yerlerini açmıyorlar, tedbirlere ve yasaklara uyuyorlar.
Lakin bu insanlar ne yapar, ailesi ne yiyor ne içiyor? Yaşam konforları ne halde kimse sormuyor.
Yardım alıyorlar mı?
Aldıkları yardım (aldıklarını farz edelim) aile ve kendilerinin yaşam konforunu sağlayabiliyor mu?
Sanayici tam gaz işe ve üretime devam ediyor.
Yüzlerce, binlerce işçi salgın ortamında kart basıyor çalışıyor; çalışma ortamında kapabileceği virüsü evi dâhil her yere taşıyor.
Uyanık sanayici maske dikimine hız veriyor, dezenfektan üretimine hız veriyor servetine servet katıyor;
Bu servetin bedelini işçiler, aileleri ve ülkemizin küçük esnafı ödüyor; birileri bu işe “ne oluyor orada” diyor mu?
Sebebi ne olursa olsun birileri fırsattan servet yaparken;
Küçük esnaf milleti için bedel öderken tükenmekle yüz yüzeyse ve bu adilse buyrun söyleyin” bu adalettir ve gereklidir” diye…
Durumu devletin rakam ve sayıları ile sizlere aktaracağım.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının (TCMB) verilerini olduğu gibi yazacağım, durum şöyle:
18 Mart 2020 tarihli Amerikan Doları fiyatı = 6,45 TL,
8 Mayıs 2020 tarihli Amerikan Doları fiyatı = 7,10 TL,
18 Mart 2020 tarihli Euro fiyatı = 7,08 TL,
8 Mayıs 2020 tarihli Euro fiyatı = 7,70 TL;
2 Ocak 2020 tarihli Amerikan Doları fiyatı = 5,94 TL,
2 Ocak 2020 tarihli Euro fiyatı = 6,66 TL,
Bu işlerde hiç ilgisi olmayan biri bile yukarıdaki verilerle görecektir ki, paramız ocak ayından şu güne kadar dolar karşısında 1 (bir) liradan fazla değer kaybetmiş; devletin kurumu bunu her gün açıklıyor, takip etmek görmek için yeterli.
Türk lirası şöyle böyle yedide birden fazla değer kaybetmiş, bunun en basit söylemesi “de-ve-lü-as-yon” değildir de nedir?
İşten çıkarmalar oluyor; İş ve İşçi Bulma Kurumunun istihdam kampanyaları dahi işsizliği örtemiyor artık,
Şu salgın ve can tehlikesi ortamında bunları söylemem bazılarına abes gelebilir;
Ama salgın bir örtü oldu, her gerçeğin üstüne örtü yapıldı. Böyle olmamalı, bu doğru değil; sizce de öyle değil mi? Bu ekonomik durumu millete adamakıllı anlatacak ve tablonun bedelini ödeyecek bir tanecik bile sorumlu yok mudur?
Hamiş: 01.11.2002 (iki bin iki) yani mevcut hükümet iş başına geldiğinde 1 Amerikan Doları = 1,66 TL (verilerin tümü TCMB verileridir ve halka açık olarak yayınlanmaktadır).