Cemal Kırgız


Demokrasi en kötü yönetim biçimi mi sorusu üzerinden Gemlik siyaseti!...


Severim Çay Bahçelerini? Çay Ocaklarını da severim? Bir ihtiyar adam gözlüğünü takmıştır. Ötekisi elinden bir türlü gazeteyi bırakmayan diğer ihtiyara içerlemektedir. Birileri tavla oynamakta, diğerleri kâh kısık sesle, kâh yüksek sesle sohbet etmektedir. Bazıları da benim, sizin hiç aklınıza gelmeyen siyasal düşüncededirler. Bir küçücük haber spotundan, bir klasik dedikodudan neler çıkarırlar, aklınız hayaliniz şaşar? Kimi Gemlik Sporu, Kimi Beşiktaş?ı, Kimi Fenerbahçe?yi şampiyon yapar? Karı-kız muhabbeti yapanlarda olur muhtemelen ama, ?Aşk Yoksa Cinsellik Bir Hiçtir!? öyle değil mi?... Şu aralar gündem daha çok ekonomi? Daha çok yerel seçimler? Daha çok sıkıntı, kaos, bunalım, depresyon!... Favori Çay Ocağım CİUS AVM arkasındaki Abdullah Yaşar?ın işlettiği ?Harbi Çay Ocağıdır?? Bir kere çayı çok güzel! Gemlik Haber Gazetesi Sahibi Serhat Seferoğlu, Yazarı Murat Bayram, genç gazetecilerden Caner Karcı?da aynı çay ocağının benim gibi demirbaşlarından birisidir? Buluşmaya diye otururuz, iki saat nasıl geçer anlamayız. Yaz kış fark etmez. Çay güzel olsun, sohbet hava şartları dinlemez. Geçtiğimiz gün Murat Bayram ortaya attı. ?Demokrasi en kötü yönetim biçimidir!? diye? Bugüne kadar denenen bütün yönetim biçimleri hariç tutulursa, demokrasi en kötü yönetim biçimiydi. Ya da şimdiye kadar ortaya konmuş yönetim biçimlerinin en iyisiydi. Kötünün iyisiydi Demokrasi. Kendi içinde çok büyük sorunlara, çelişkilere ve açmazlara sahipti demokrasi? Böyle olunca da işleyişinde de zorluklar, çelişkiler, açmazlar bulunmaktaydı? Gemlik Haber Gazetesi Yazarı Murat Bayram?ın ortaya attığı, ?Demokrasi En Kötü Yönetim Biçimidir? tartışmasını araştırdım. Konuyu Gemlik?e getireceğim. Ancak öncesinde fikir jimnastiği yapmak şart!...  İngilizlerin Ünlü Başbakanı Winston Churchill 11 Kasım 1947?deki Avam Kamarası (House Of Commons) konuşmasında söylemiş ?Demokrasi En kötü Yönetim Biçimidir? diye? Aradığım bilgi deryasını ?Düşünbil? Dergisinde buldum? Elif Erdoğan yazmış? Dipnot olarak verdiği kaynaklar da inanılmaz derecede muhteşem? Bu arada ?Düşünbil? Dergisini de tavsiye ederim. Her sayısını bulamasam da, şahsımda üç-beş sayısı mevcut? Gelelim ?Düşünbil? Dergisi Yazarı Elif Erdoğan?ın kaleme aldığı Leb-i Derya Demokrasi çeşitlerine? Schumpeteryan (Schumpeterian) Demokrasi: Joseph Schumpeter?in ortaya koyduğu demokrasi biçimidir. Bu kurumsal düzenlemede, demokrasideki siyasi mücadelenin merkeziyeti kabul edilir. Ne var ki oy verme sürecinde gerçekleşen rekabetin demokratikliğinin asli bir değeri yoktur. Yani çelişkisi sadece azınlığın demokrasiden yararlanabilmesinde yatar. Bu anlayış bu nedenle fazla rağbet görmez. 1992 yılında Güney Afrika?da sadece beyaz ırk seçmenlerin kullanımına sunulan demokrasi anlayışı buna örnek gösterilir. Popülist/ Halkçı Demokrasi: Sayıca genel olan daha önemlidir anlayışı vardır. Buna genelin kural koyuculuğu da denilebilir. Halkçı demokrasinin çıkış noktası, halkın dışarıdan bir güç ya da kendi kendini seçen bir azınlık tarafından yönetilmesi fikrinden ziyade, kendi kendini özgür ve eşit varlıklar olarak yönetebilmesi idealidir. Tabii bu durum, demokratik kararların halkın iradesini yansıtması için bazı kısıtlamaları da beraberinde getirir. Siyasal özgürlük için gerekli olan serbest konuşma, basın ve toplanma özgürlüğü; hukukun üstünlüğü (kamu görevlilerinin keyfi iradesine karşı) resmi oylama eşitliği (özgür bir şekilde oluşturulmuş bir ortam sağlanmalı, manipüle edilmemeli) ve bunların bütün yetişkin bireyleri kapsayacak şekilde olması (geçici ve zihinsel engeli olduğu kanıtlanan bireyler haricinde) Burada da kimi zaman sorunlarla karşılaşılabilir. Örneğin demokratlar, halkın iradesinin, (halkçı standartlarda dahi) demokratik irade olmadığını söyleyebilir. Zira ya sonuç gerçekten halkın iradesini yansıtmıyordur ya da halkın iradesinin muhafaza edilebilmesi için gerekli olan koşulların sürdürülebilmesinin önüne geçiliyordur. Halkın genel iradesine karşı geliştirilen herhangi bir kısıtlama demokratik değildir. Bu durumda demokratlar ya yargı denetimi gibi bir dereceye kadar halkçı olmayan bazı kuralları kabul etmeli (halk iradesi tarafından desteklenmeyen sonuçların elde edilmesi pahasına) ya gerçekten demokratik iradenin tam anlamıyla gerçekleşmesinin mümkün olmadığını kabul etmeli (yani onu demokratik yapan sonuçları destekleyen halkın iradesini) ya da ikisini birden kabul etmeli. Liberal/ Özgürlükçü Demokrasi: Liberal Demokrasi, Halkçı Demokrasiden kısmen farklı olarak, genelin kural koyuculuğunun nihai siyasi değer olduğunu reddeder. Liberal Demokratlar, genelin kural koyuculuğunun değerini bir dizi temel özgürlükleri tanıyarak belirlerler. Özgür ve eşit insan idealinin temelini oluşturan düşünce, konuşma, basın, toplanma ve dini inanış özgürlüğü, kişisel mülkiyet hakkı, seçme ve kamu görevini üstlenme hakkı, keyfi tutuklanmama ve gasp edilmeme hakkı gibi. Özetle; Liberal Demokrasilerde iktidarı halk belirler. Ve iktidar, bireysel özgürlüklerle sınırlandırılır. Liberal Demokrasi, adli incelemelerde, denetimlerde ve dengelerde, kuvvetler ayrılığında ve halkın iradesini tadil edecek diğer bütün yöntemlerde daha ilkeli bir alan sunmaktadır. Halkın iradesine yönelik gerçekleştirilen kurumsal kısıtlamalar, yerleşik azınlıkların avantajlarını korumak ya da kolaylaştırmak için kullanılabilir. Aslında bu durum da hem liberal hem de halkçı demokrasinin ruhuna aykırıdır. Kamuoyunun bireysel özgürlüklere saygı duyma fikrini ( yani demokrasi anlayışı ve duyarlılığını) öğrenebilme ve içselleştirebilme ihtimalini vurgular. Bu ihtimal gerçekleştiği takdirde, halkın iradesi üzerinde herhangi bir kısıtlama olmaksızın gerçek anlamıyla demokrasiden bahsedilebileceği savunulmaktadır. Ne var ki şu ana değin hiçbir toplumda, halkın düşüncelerinin (liberal demokrasinin koşullarına, değerlerine saygı göstermek konusundaki) sürekli eğitimi gerçekleştirememiştir. Yakın gelecekte de böylesi bir başarının sağlanamayacağı görülmektedir. Müzakereci (deliberative) Demokrasi: Neden halkçılar genelin kural koyuculuğuna, liberaller ise bireysel özgürlüklere bu kadar çok değer vermektedirler? İkisinin de ortaya koyduğu ideallerinin birlikte gerçekleşmesi mümkün değil midir? Müzakereci Demokrasi bu noktada, halkçı ve liberal idealleri entegre eden bir cevap geliştirir. Bireysel özgürlük ve siyasi eşitlik, Bireysel özerkliği (otonomiyi) ifade ettiği ya da desteklediği ölçüde değerlidir. Yani kişilerin rasyonel müzakere yoluyla kendi hayatlarını şekillendirme isteği ve kabiliyeti önemli husustur. Müzakereci demokrasi, herkesin özerkliğini ifade etmek ve desteklemek için genelin kural koyuculuğunu kullanır ancak halkçı demokrasi ile şu noktada ayrışır; Halkçı demokraside halkın iradesinin ifadesi her şeyden önemli olan bir iyiliktir. Müzakereci demokraside ise genelin kural koyuculuğu-bilhassa en iyi, en açık, dikkatli ve itina ile yönetilen tartışma süreçleriyle anlaşılabilecek konularda- toplumsal müzakereyi cesaretlendirme aracı olarak kullanır. Bir Ortak Çelişki: Geyik Avının yasaklanması ya da yasaklanmaması üzerine bir referandum düzenlendiğini düşünelim. Geyik Avının yasaklanmasını savunan bir seçmen, bu yasak için oldukça iyi gerekçelere sahiptir. Dolayısıyla Hayır Oyu verir. Çoğunluk ise Geyik Avının yasaklanmaması için oy verir. Referandumda evet çıkmıştır. İşte bu durumda geyik avına hayır diyen seçmen, kendi demokratlığı ve mantığı arasında kalarak birbiriyle çelişen iki şeye inanmak durumundadır. Onun için geyik avının yasaklanması hem meşrudur hem de meşru değildir. Çünkü çoğunluk yasaklamaya karşı çıkmaktadır. Bu apaçık bir çelişkidir. Burada bir başka çelişki de, çoğunluğun almış olduğu karar dolayısıyla genelin kural koyuculuğunun korunabilmesi-sürdürülebilmesi için gerekli olan demokratik şartların sağlanmasına engel teşkil edecek bir durumun olmaması gerekliliği. Yani bu durumda anti-demokrasi savunucusu ancak demokrasiyi yok etmediği müddetçe savunabilir. Bir başka örnek; Demokrasiyle yönetilen 100 kişilik topluluk içinde bu topluluğun köle olup olmayacağına karar verilecektir. Bu seçimde çoğunluk köle olmanın gerekliliğine oldukça inanmıştır. Ve demokratik yollarla köle olunmak istenmiştir. İşte bu örnekte de geyik avı yasağı örneğinden farklı olarak, seçime sunulan konu daha baştan, genelin kural koyuculuğunun korunabilmesi- sürdürülebilmesi için gerekli olan demokratik şartları sağlamaktadır. Dolayısıyla süreç demokratik olsa bile demokrasinin sürdürülebilirliğinin tehdidi söz konusudur. Ancak demokrasinin kendi muarızını içinde barındırması yine kendisinin yok edilmesine izin vermeyişiyle sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla kendisiyle çelişmesinin önüne geçilememektedir? Gemlik?e gelelim? 24 Haziran?da Genel Seçimler yapıldı. Gemlik?ten de bir kişi milletvekili oldu. Bu milletvekilini adaylık sürecinden itibaren Gemlik halkı mı belirledi? Evet, Gemlik Halkı Bir Vekili olsun istiyordu. Toplumsal mutabakat vardı. Ama bu ismi Gemlik halkı mı belirledi, Kural Koyucu iktidarın partisi mi? Sıralamadaki yeri ölçüsünde bu aday yerine başka bir isim de konulmuş olsa seçilmeyecek miydi? Hangi demokrasi türü, hangi siyaset lobisi? Sadece iktidar Partisi olarak bakmamak gerek, ana muhalefet veya muhalefet partilerinin milletvekili aday belirleme süreçleri, liste sıralamalarında da Halkın sevdiği, istediği, benimsediği siyasetçiler nerede?!? Gelelim yerel seçimlere: Ak Parti?den başlayalım. 10 Belediye Başkan Aday Adayı çıktı. Mevcut Belediye Başkanı Refik Yılmaz?da bunlardan birisiydi. Bana göre gelmiş geçmiş en başarılı belediye başkanıydı. Belediye Başkanlığında çıtayı zirveye çıkarmış bir isimdi. Topluma göre de böyleydi. Ancak demokrasi 16 Nisan 2017?den bu yana farklı işliyor bizde. Ak Parti?nin 10 Belediye Başkan Aday Adayından Refik Yılmaz, Enver Şahin, Fehmi Aslan, Ahmet Avcı gibi partiye ve ilçeye yıllarını vermiş isimler tercih edilmedi. Buna karşın, ittifak süreci işin içine dâhil edilerek, 2014 yerel seçimlerinde orijinal partisinden 13. Sıra Belediye Meclis Üyesi Adayı olan ve seçilemeyen bir isim şimdi iktidar partisinin Belediye Başkan Adayı olarak önümüze konuldu? İttifak süreci denilen yeni fenomen, siyaset felsefesinin var oluş amacını da, işleyişini de, ideolojilerini de, hedeflerini de yerle bir etmiş oldu. Şimdi Ak Partililer kan ağlıyor. MHP?liler ve ülkücüler kan ağlıyor. Seçmenin önüne sadece bir isim veriliyor ve demokratik-yeterlilik göstergesi olmadan, oy verme ve desteklenmesi bekleniyor. Kısaca Koskoca Reis?in partisi Gemlik?te bir zümre partisi olarak algılanıyor. Çok ağır eleştiriler de yapılıyor. Ben bunlara girmeyeceğim. Ama sonuç itibariyle özeti şu: Olursa kazayla olacak;  başarırsa, kullanılacak? Olmadı, hepsi adaya-ittifaka yükleyecek günahlarını? Gemlik?te bir Gemlikli, birilerinin adayı!... Proje, program, siyaset bilimi, ideolojisi ve felsefesi de yok görünürde? Şimdi sorsam mesela; KHK Refik Yılmaz?ın büyük uğraşları sonrasında Gemlik?e özel çıktı? Arazi ayarlandı? Sen ne düşünüyorsun? Üçüncü etap kuralar da çekildi. Devam edecek misin? Ankara?da, piyango vekil hariç, kimi tanıyorsun? Gerçekten sence Gemlik?in en önemli üç sorunu nedir ve nasıl çözeceksin? Sen, seni buraya önerenlerle imar konularındaki tezatlarla baş edecek misin? Gemlik için mi yapacaksın, seni yöneten ve yönlendirenler için mi? Ve gerçekten Gemlik için projelerin neler? Ak Parti ve AKP?liler için ittifaka yanaşan MHP?liler, Ülkücüler ve Gemlik Halkı için Demokrasi nerede ve hangi demokrasi söz konusu? İYİ Parti?ye gelelim? Bursa?da vekili bile var. İsmail Tatlıoğlu. Deneyimli siyasetçi. Herkesi ters köşe yaptı. Gemlik?e geldi, kurucu ilçe başkanları ve Belediye Başkan Adayları Adnan Bıyıklı?nın elini havaya kaldırdı. ?Gemlik?te ittifak mittifak yok, adayımız Adnan Bıyıklı?dır? dedi. İttifak?a çarpıldı. Şimdi Adnan Bıyıklı?nın suçu ne? O da gitti, kendisine kapılarını açan Saadet Partisi?nden Belediye Başkan Adayı oldu? Saadet Partisindeki Saadet Partili Aday Adayların suçu neyi? Bu hangi tür demokrasiye giriyor Sayın İsmail Tatlıoğlu? Demokrasilerde, Koalisyon denilen bir olgu var ama İttifak hangi demokrasi türünde yer alıyor? BBP?de Hacı Ömer Yavuz? Durumu iyi. İdealist ve partisine bağlı biri! İttifak derdi de yok. AK Parti?li küskün Milliyetçilerden ve MHP?nin küskün ülkücülerinden gelecek oyları bekliyor. Vatan Partisinde de Canan Bölük?ün durumu rahat. CHP ve Mehmet Uğur Sertaslan?ı yazmayacak mısın diyebilirsiniz? Onu da yazıyorum? Demokrasilerde benzer siyasi görüşleri paylaşan kişilerin bir ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak üzere kurdukları örgütlere siyasi parti diyorsak ve demokrasilerde demokratik işleyişlerine inanıyorsak, Gemlik için en demokratik partinin CHP olduğunu söyleyebilirim? Hatta bu demokratik açılımın Türkiye?ye de örnek olmasını isterim. Şöyle ki; Muharrem İnce ve Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki Genel Başkanlık yarışında tarafını açıkça ortaya koymuş bir isim Mehmet Uğur Sertaslan? Genel Başkanlık seçimlerine giderken, açıkça ?Muharrem İnce?yi destekliyorum? dedi. Muharrem İnce genel başkanlık seçimini kaybetti. Genel Başkan halen Kemal Kılıçdaroğlu? Ve o Kemal Kılıçdaroğlu ki; birilerinin ?Ey Kılıçdaroğlu?, ?Ey Bay Kemal!? diye manipüle ettiği CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gemlik Belediye Başkan Adayı olarak Mehmet Uğur Sertaslan?ın ismini verdiğinde tarihler 10 Nisan 2018?i gösteriyordu. CHP ve Demokrasi çeşitleri içinde parti içi demokrasi ve parti ve toplumsal çıkarların gözetildiği Demokrasi? En güzel örnektir bu? Projeleri de muhteşem? Uçuk değil. Gemlik?e yönelik. Gemlik halkının istediği projeler. Olabilecek ve olması gerekenlerden fazlası yok. Gemlik?in çehresini değiştirecek. Esnafın yüzünü güldürecek, turizm ağırlıklı, katılımcı, gerçekçi projeler? Sosyal Demokratların, Ulusalcıların, Solcuların özlediği Belediyecilik ideallerini yansıtıyor ama herkesi kucaklıyor. Adaletli Yönetim, Toplumsal fayda, eşitlik, kardeşlik ilkeleriyle dolu programı var. ?Projelerimiz önerimizdir? diyor. Yani, önce topluma sunulacak, onay verilirse yapılacak diyor. Biz yaptık, oldu mantığı yok. Altın kaplama kalem taşımıyor. Bildiğimiz tükenmez kalemlerle alıyor notlarını. Bu da iyi bir şey! Zengine, bir zümreye, elit kesime, seçkin tabakaya ve müteahhitlere, hitap etmeyecek demek ki? Olmayan, oldurulmayan demokrasimizin, yereldeki umut ışığı gibi? Zaten demokrasi dediğimiz şey; genelden yerele devşirme değil ki? Evrensel değerde yerelden genele genişlerse temeli sağlam olmaz mı? Gelelim finale, halen umudumuz var: Alfred E. Smith?in dediği gibi: ?Demokrasinin bütün hastalıkları daha fazla demokrasi ile tedavi edilir? Yeter ki en demokrat ve en demokrasiye bağlı olanı görelim? 31 Mart?ta aynı zamanda yerelden genele genişleyecek Demokrasi de oylanacak. Descartes, ?Halklar Hak ettiği şekilde yönetilirler? demiş? Bizi hak ettiğimiz şekilde yönetecek, en demokratik aday ve ekibi için sandığa gideceğiz. Bu süreçte biraz düşünce teorisi ve pratiği olsun diye yazdım. Devamı da gelecek? Umarım beğenmişsinizdir!... Cemal-Kırgız