BİR KADIN ÖYKÜSÜ
SEVGİ KARAKIŞ
Sevgi Hanım 37 yaşında bir kadın. Ama hırslı, azimli, kararlı, tuttuğunu koparan, kendini yetiştirmiş, bir o kadar acılı. Hem kendisi, hem çocukları için yaşam mücadelesi vermiş.
Onun bu öyküsü gerçekten ilgimi çekti sizlerle paylaşmak istedim. Hatta paylaşabildiğim kadarıyla.
Ağlarım gün geçmez ağlarım öfkeyle sustum diye ardından
Kaybolur gibiydi yüreğim öyle derin ve öyle kederli
Çok kara kışlar gördüm ben yine pes etmedim
Çok ayrılıklar gördüm ben yine yenilmedim…
Ercan Saatçi’nin sözlerini yazdığı bu şarkı, tıpkı soyadı gibi, Sevgi Hanımın yaşamını anlatıyor. Çünkü her şeyden önce evladını kaybetmiş bir anne.
Karakışlar görmüş; fırtınadan, yağmurdan, kardan, tufandan çıkmayı ve azimle dimdik ayakta durmayı başarabilmiş.
Acaba kaç anne, henüz karnındayken özürlü bir bebek doğuracağını bile bile onu aldırmak varken, dünyaya getirmeyi göze alır?
Üstelik bir gün onu kaybedeceğini bile bile.
Büyük cesaret doğrusu! Yaşamını anlatırken her saniyesinde ben bu cesareti hissettim. Taa ki, kendini tutamayıp gözyaşlarını dışa akıtana kadar.
Her kadın içinde bir hikâye barındırır, ancak aynalar görür onların gerçek yüzünü ve yüreklerindeki acıyı, mutluluğu, hüznü, sevinci. İşte, bir tek kadının aynaya bakarken yüzü gerçektir, gerisi ise görünmek istediği gibi.
Hayattan ümidinizi kestiniz, mücadele gücünüzü kaybettiniz, hiçbir şey yapamam diyorsanız okuyun bu hayat hikâyesini ve bir köy kızının neleri başardığını görün.
Afyon Sinanpaşa Kınık Köyünde 1985 yılında dünyaya gelmişim. Köyün okulunda ilkokulu bitirdim. Sonrasında babam okumamı istemedi. Köyde zaten daha yüksek gidebileceğim bir okul da yoktu. Okumayı çok istiyordum. Hiç olmazsa dışarıdan okumak için çok çabaladıysam da ailemi ikna edemedim. 16 yaşlarımda ilçedeki Kur’an kursuna gitmeme izin verdiler.
İşte bu benim hayatımın dönüm noktası oldu. Köydeyken de çok çalışkandım. Ticarete kafam yatıyordu ve hiç boş durmuyordum. Köyümüzde tarım yapılıyordu, bele, çapaya giderdim. Nisan ve Mayıs aylarında salyangoz topluyordum, örgü örüp, buğday başaklarını dövüyordum, tabi ki yaptığım bu işlerden para kazanıyordum. Bakkalımız bu yaptıklarımızı alarak değerlendiriyordu. Ailemin durumu iyiydi. Ben kazanmayı seviyordum.
Gittiğim okul yatılıydı. Sıra ile nöbetçi kalırdık. Benim gibi yatılı öğrenciler vardı. Okulun aşçısı çıkmış, hamur işlerinden de anlayan birini arıyorlardı. Benim köy yerinden hem el alışkanlığım, hem de mutfak işlerine yeteneğim vardı. “Ben yaparım” dedim ve okulda aşçı oldum, hem Kuran öğrendim, hem para kazandım.
Belki de amaç sadece para kazanmak da değildi. Yaşadığımı, hasta olmadığımı kabul etmek ve ettirmek istiyordum. Aslında büyük bir ameliyat geçirdim 13 yaşımda. Kalp kapakçıklarım değişti. Rahatsızlığıma rağmen ben azimle hayata tutunuyordum.
2006 yılında 18 yaşımdayken amcamın oğlu ile evlendim ve halen evliyim.
Gemlik’le tanışmam bu şekilde oldu. Eşimin ailesi yani amcamlar Gemlik’e yerleşmişti. Burada da çalışmak istedim ama kayınpederim çalıştırmak istemedi. Boş durmamın imkânı yoktu. Haftanın 5 günü ev mefruşat ve dikiş kurslarına yazılarak gitmeye başladım. Birçok iş bulmuş olmama rağmen o işlerde çalıştırmadılar, kurslardan kalan bir günde ‘Şaypa’ mağazasının sucuk tanıtım işine gitmeye başladım. Orada satışlarımın çok yüksek olduğunu gören mağaza müdürü her gün gelmemi istedi. Bu işi sevmiştim ve artık eşim de sanırım benim boş duramayacağıma ikna olmuştu.
Mesai sonrası da Afyon’dan getirttiğim sucukları satıyordum. Kendi müşterilerimi oluşturmaya başlamıştım. ‘Şaypa’ da yemek molalarında ekstra raf temizliği, etiketleme, reyon düzenleme gibi işleri yapıyor, artı ücret alıyordum. Bu arada hamile olduğumu öğrenince işi bıraktım.
İlk çocuğum 2007 doğumlu 14 yaşında. Lisede okuyor.
İkinci bebeğime hamile kaldığımda bazı testler yapıldı. Akraba evliliği olduğu için henüz karnımda 2 aylıkken çocuğumun engelli doğacağını öğrendim. Doktor “Aldırabilirsin” dedi. Ama ben ne olursa olsun aldıramazdım. Bebeğim doğdu ve Hidrosafali, yani başı büyük doğmuştu. Sürekli doktorlara gidip geliyorduk. Çok zor günlerdi.
Hem kendimi oyalamak, hem de çalışarak ona bakmak istiyordum. 6 ay sonra eski Pazar Caddesinde bir şarküteri açtım. Yöresel ürünler, Afyon sucukları, manda sütü yoğurdu satıyordum. Dükkânın arkasında ise çocuğuma bakıyordum.
Neler hissediyordun?
Özürlü bir çocuk annesi olmak çok ayrı bir duyguydu. O benim için her şeyden önemliydi. Tamamen hayatımız değişti. Onu dışarıya çıkarmak, ona bakmak, hastaneye götürmek hiç zor gelmedi. Doğana kadar çok mutsuzdum. Elbette çelişkilerim vardı. Doğduktan sonrası çok güzeldi. Çocuğum 4 yıl yaşadıktan sonra bize veda etti. O gittikten sonra kendimi iyi hissetmedim. Oğlum için açtığım şarküteride artık yalnız kalmıştım. O yoktu, her gün ağlıyordum. Dükkâna sığamayacak hale gelmiştim. Açıkçası kendimi çok kötü hissediyordum ve bir şekilde yeniden hayata başlamam lazımdı.
Gemlik’e gelir gelmez ehliyet almıştım. Okullara toptan sucuk dağıtmaya başladım. Okul kantinleri ile anlaştım. Engelsiz kafe de katmer yaptım. Kendi sucuklarımın patentini aldım. ‘Karakış sucukları’ toptan sucuk işini artık kendi markamla yapıyordum. İşim için bir soğutucu araç aldım. Böylece işimi büyüttüm.
Biz Sevgi Hanımı güzellik salonunda ziyaret ettik. Onun başarılı tırmanışına, yaşam öyküsüne tanık olan el sanatları öğretmeni Nuran Işık bana anlatıyordu. Sevgi Hanıma görüşmek istediğimizi söyledi. Venüs sinemasını geçince köşede ikinci katta bir iş yerine gittik. Sevgi Hanım hem müşterileri ile ilgilendi, hem de bir köşede ve samimiyetle hayatını anlattı. Tabi ben çok derinine inmek de istemiyorum. Aslında ne hastalıklar, ne talihsizlikler peşini bırakmamış ama onunkisi bunca şey içinde bir başarı öyküsü. Çünkü eşinin manevi desteği dışında her şeyi tek başına yapmış.” Eşim bana mani olmadı. “Sen yaparsın” diyerek moral verdi” diyor.
Bu güzellik salonu işi nasıl doğdu?
Bursa’da güzellik uzmanlığı eğitimlerine katıldım. 4. Seviye güzellik uzmanlığı, kalıcı makyaj eğitimlerimi tamamladım. Kuaförlük belgemi de aldım. Usta öğreticiyim. Bu dalda da hedeflerim var.
Gemlik’e geldikten sonra bir araç almıştım, biraz birikimim vardı ama ben aracı Rent-e –Car’a kiralayarak taksitlerini ödedim. Kayınvalidemle 2-3 yıl birlikte oturduktan sonra bir ev aldım ve o eve taşındık. Belki inanmak ve hayal bile etmek zor ama önce ev, sonra özel araba, Şarküteri, soğutuculu ticari araç, iş yeri(kirada) güzellik salonu bu işleri hep ardı arkasına sucuk işi ile yaptım. Şarküteri duruyor ve çalışanla devam ediyor, ben gene kendi markamın satışını yapıyorum, aldığım iş yeri güzellik salonu için uygun değildi kiraya vererek bu yeri kira ile tuttum, bu gördüğün makineleri aldım. Başlamak başarmanın yarısı demişler.
PARAYI DOĞRU YERDE VE DOĞRU İŞTE KULLANDIĞINIZDA BUNLARI BAŞARMAK İMKANSIZ DEĞİL.
İki kalp kapağım metal. Ben kendimi iyi hissediyorum. Tedavim hala devam ediyor. Bunu düşünmüyorum, hiç olmamış, yokmuş gibi hayatımı sürdürüyorum.
İsterseniz her iş size kazanma olanağı sağlıyor. Mesela çalışmak isteyen bayanlar var, hem onlara yardımcı oluyorum, hem de ben kazanıyorum. Zeytin toplamaya, düğün salonlarına eleman tedarik ediyorum.
Bir kadın isterse yapamayacağı bir şey yok. İçimde bitmeyen bir umut var. Bugün yaşıyorsam yarın her şey olabilir. İçimde doludizgin nereden geldiğini bilmediğim sevinç ve neşe var. Ticarette atıldığım hiçbir şeyden korkmuyorum. Sucuk işi benim için Gemlik’e geldiğimde bir kazanç kapısıydı. O işten paramı kazandım. Pazarlarda sucuk tezgâhlarım var.
Eğitime önem verdim ve yaptım. Kendimi yetiştirdim. Sucuğu herkes satabilir ama eğitim alıp iş kuramaz. Bu nedenle bu iş yerime daha önem veriyorum. Hem kendimi geliştirmek, hem de işimi büyütmek için hedeflerim var. Kalıcı makyaj dersleri vermek, belki de daha kapsamlı bir güzellik merkezi açmak hayallerim arasında.
Oğlum Gazi Okulunda okuyor. Okumasını çok istiyorum, inşallah okur, okuyamazsa ona güzel bir gelecek sağlamak istiyorum.
Kadınlara önerim çalışmaları ve hayata hep pozitif bakmaları. Pozitif düşünmek lazım, bende olmaz diye bir şey yok. İnsanları çok seviyorum. Yaşlılara karşı duyarlıyım.
Kısaca işte bu benim yaşam öykümün özeti.
Bugün sahip olduğum şeyleri küçük bir köy çocuğu iken söyleseler kimse inanmazdı ama ben hayal ettim ve başardım. Para bazı şeyler için bir araç ve tabi ki kazanmak bir amaç ama insanı doyuran, yaralarını saran yolda çalışmak, her şeyi hazıra beklememek şart. Bunları yapabildiğim için mutluyum.
Anneler günü için bir kadın hikâyesi paylaşmak istedim. Duygusal boyutuna çok fazla girip Sevgi Hanımı üzmek, kabuğunu kırarak daha da fazla gözyaşı döktürmek istemedim. O kendine böyle koruma ve korunma kalkanı bulmuş. Umarım tüm kadınlara örnek olur. Herkesin anneler günü kutlu olsun.