Murat Bayram

Tarih: 26.04.2020 01:37

Bir Kaç Cümleyle Muhataplarına

Facebook Twitter Linked-in

Bir Kaç Cümleyle Muhataplarına

***PİDE OLMUŞ BEŞ LİRA; AFİYET BAL ŞEKER OLSUN; OLURSA!***

Mübarek Ramazan ayı geldi. Oruç ve teravih gibi bu aya özel ibadetler de eda edilmeye başlandı. Bir iki fark da yok değil elbette. Covid-19 virüsü salgını sebebiyle camilere kilit vuruldu, dolayısıyla teravih namazları evde kılınıyor.

Oruca gelince, alt ve üst yaş gurubunda kalan vatandaşların evden çıkmaları şimdilik kısıtlandığından oruç biraz kolay olabilir.

Bir de Ramazan’ın geleneksel yiyeceklerinden “Pide” var. Bu sene 5 Liradan (680 gr, yumurtalı) satılıyor; yersen!

Pidenin fiyatını Gemlik ekmek fiyatları ile karşılaştırınca durum şöyle oluyor: 1 adet 250 gr ekmek 1,50 TL,

4 Ekmek 1000 gr (bir kilogram) 7 TL,

Kısacası, bir kilogram ekmek parasının bir lira eksiğine bize 680 gr pide satıyorlar.

Bazı büyükşehir belediyeleri şu zorlu tedbir günlerinde ve “özellikle” ramazan ayında, hemşerilerini bir nebze rahatlatmak için düşük fiyatlı pide üretip satıyorlar.

BESAŞ da indirimli fiyattan pide satıyor. Bursa Belediyesinin firması olan BESAŞ da satılan pide, her ne kadar piyasa fırınlarına göre “çok ucuz” olsa da (100 gr. 33 kuruşa geliyor) Ankara ve İstanbul Halk Ekmeğin, Mersin Belediyesi fiyatlarının (su ve ulaşımda olduğu gibi)  gerisinde kalmaktan kurtulamadı.

Fırınlarımız mı? Onlar, hizmet yarışında “bu fiyatlar ile düştükleri konumu” ve ülkenin durumunu bir daha gözden geçirerek yeni bir fiyatlandırmada bulunsalar iyi olur diye düşünüyorum.

***DİYANET İŞLERİ BAŞKANINA***

Diyanet İşleri Başkanımız Sn. Ali Erbaş bir beyanatta bulunmuş.

Özetle şöyle söylüyor Sn. Başkan: “Ne yaptık da Rabbimiz insanlığa bu musibeti verdi diyoruz?” demiş.

Dünya için cevap basit değil mi?

Gelişmiş ülkeler (sömürgeci, katliamcı, fitne yaratıcılar) birleşerek dünyanın onlarca ülkesine “demokrasi” getirirken;

Bu ülkeleri yakıp yıkıp insanlarını, tarihlerini (tarihi eserlerini bile çalıp ‘modern?’ batıya kaçırdılar) ve geleceklerini yok ederken,

Kadınlarına kızlarına tecavüz edip “özgürleştirirken”,

Çocuklarını sakat bırakıp, dünyalarını karartırken…

Müslümanı, Hristiyan’ı, Musevi’si, Yahudi’si, Budisti; Allah’lısı, Allah’sızı birleşip “bu doğru değil, bu katliamdır, haksızlıktır” demiyorsa Allah bela verecektir elbet…

Bu “basit çıkarımın” neresini düşünüyorsunuz Sn. Ali Erbaş?

Türkiye için de cevap benzer şekilde değil mi?

Millet asgari ücretin yetersizliği sebebiyle geçinmekte sıkıntıdayken,

Türk Çiftçisi zaruret içerisinde zarar ederken, siyasiler bu durumu iyileştirmeyip yurt dışından tarım ürünü ithal ederken,

Paramız, diğer paralar karşısında “sudaki şeker” gibi eriyip yok oluyorken,

Esnafı, işçisi, memuru, iş adamı sıkıntıda boğuşurken ülkenin Cumhurbaşkanı, bakanları, diyanet işleri başkanı “MİLYONLUK MERCEDESLERLE” gezebiliyorsa, “bunların yenilerini almaktan imtina etmiyorsa” (bence) “Allah her türlü belamızı” zaten vermiştir.

Şunu unutmamak gerek “ancak içinde bulunduğu durumu ‘zerre’ kadar idrak edebilen insanlar, kendisini çözüme ve aydınlığa çıkaracak soruyu Diyanet İşleri Başkanı Sn. Ali Erbaş gibi ‘yaratıcıya’ değil kendine yöneltir”.

Der ki “nedir yanlış yaptığım? Ki böyle bir şekilde muamele olunuyorum?”.

***TOPLUMUN PEK ÇOĞUNA***

Şu “maske” meselesi artık iyiden baydı.

Karaborsacılar, fırsatçılar, vicdanında insanlıktan zerrece eser taşımayanlar, durumdan faydalanıp vatandaşı soyuyorlardı.

Hükümet maske satışlarını yasaklayıp meseleyi çözdü. Bence faydalı ve zamanlaması çok uygun bir hamle oldu.

Daha sonra “maskeleri devlet gönderecek” dendi, PTT yoluyla maske dağıtıldı.

Geldi veya gelmedi; bu iş üzerinden muhalefet ediliyor; ağzı olan da konuşuyor… Mantık olmadı mı sıkıntı veriyor bu eleştiriler.

Devlet “maskeyi dağıtacağım” dediyse dağıtmalı, bunun başka türlüsü yok.

Maske alamayan varsa bunu sosyal medyada elbet paylaşsın ama durumu yetkililere de bildirsin; malumdur ki bu işler sosyal medyada çözülmüyor, çoğu zaman sulandırılıyor.

Bir de belediyeler maske dağıtımı yapıyor. Buna da muhalefet eden bir takım (zer)zevat var. Bunları anlamak mümkün değil.

Adama derler “dağıtılan maske devletin şartnamesini karşılıyorsa bunu al kullan, almıyor kullanmıyorsan kuru ve kısır muhalefetini bir zahmet git ötede yap” diye.

Kim mi diyor? Ben diyorum örneğin!

Bu zor zamanda vatandaşa uzanan bir yardım eline yasak koyan, bu işi zorlaştırmaya çalışan, yarın lanetlenir bedelini çok kötü öder.

***PROF. DR. ERCÜMENT OVALI’YA SÖZ EDENLERE***

Prof. Ovalı hayatını hiçe sayıp, kariyerini kenara koyup ekibi ile laboratuvara kapandı, Corona illetine şifa verecek yöntem ve aşı geliştirmeye çalışıyor.

Eğitimi ve kariyeri ile dünya çapında bir otorite, medyatik değil.

Sosyal medya üzerinden bazı açıklamalarda bulundu diye bir takım eleştirilere hedef oldu.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Sağlık Bakanı da Prof. Ovalı’ya eleştiri yöneltti. Olabilir, devlet işi tevil götürmez; bu ilişkilerin seviyesi halk seviyesinden farklıdır.

Ama toplum için zerrece faydası olmayan bir takım “tiplemelerin” basın, televizyon ve sosyal medyada Ovalı’ya (ya da bu millet veya insanlık için çalışan bilim insanlarına) eleştiri yöneltebilmelerini  “gaitalarını ağızlarından” yapabilmeleri ile açıklayabiliyorum.

Bir sürü ekonomik ve toplumsal sorunumuzun tepe noktasına, corona salgınının yerleştiği şu günlerde söylenecek sözler; yapılacak hareketler gerçeğe ve çözüme yönelik olursa iyi bir sonuca ulaşabiliriz. Akla ve mantığa aykırı, ancak kasıtlılar ve devşirmelerin yapabileceği yıkıcı yorum ve hareketlerde bulunmak kimseye fayda getirmeyecektir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —