Murat Bayram


ALTILI MUTABAKAT

ALTILI MUTABAKAT


ALTILI MUTABAKAT

Ülkemiz demokrasi tarihi için güzel gelişmelerin yaşandığı süreçlerden geçiyoruz. Yönetim sistemindeki olan, olduğu savunulan veya olabileceği varsayılan sıkıntıların çözüme ulaştırılması noktasında uygulanabilecek yeni bir sistem yolu haritası metni hazırlandı.

Şimdi “ne var bunda? Ülkesi için endişelenen, tıkır tıkır işleyen bir devlet isteyen her kişi yahut çalışma gurubu bir taslak yazabilir elbet,” diyenlerimiz çıkabilir.

Doğrudur.

Ama bu iş bizde farklı oluyor: Oturuyor bir masa başına aynı şeylere “he” diyen, benzer şeylere “yok” diyen bir gurup vatandaş; başlıyor konuşmaya, kalem sallamaya. Ardından hazırladıkları kütük gibi A4 yazı kağıdı topunun sunumu için (hazırlayanlara göre falanca şeyin taslağı oluyor bu kağıt kalabalığı) “kendileri” gibi gazeteciler başta olmak üzere yine aynı zihniyetteki kişilere davetiye gönderiyorlar; pasta, poğaça yiyip vişne suyu içtikten sonra yine kendilerini alkışlayıp dağılıyorlar. Takip eden bir iki akşam programında da toplantının konuşulması sağlandıktan sonra (içeriği ve içerikteki zararlı/faydalı şeyleri konuşan uzman bir iki kişiyi geçmez), ölü doğan bebeği kabrine geri koyuyorlar.

Tabi böyle olunca çok iyi oluyor, hangi zihniyet ne için çalışıyor toplum öğreniyor (birde unutmasak). Bu yolla nice yıkım tasarılarının iyileştirme, anayasa taslağı, kanun teklifi vb isim altında süslendikten sonra millete satılmaya çalışıldığına şahit olmadık mı? Bunların genele yakını yüzüne dahi bakılmadan meclis tarafından gönderildiği karanlık güçlere iade edildi.

Gelelim “Altılı Mutabakat” tarafından verilen yeni yönetim sistemi taslağına. Bu diğerlerinden farklı. Çünkü Türk Milletini temsilen kurulmuş, altı ayrı tüzüğe ve altı ayrı dünya görüşüne sahip siyasal partinin çalışmaları sonucu; yürürlükteki aksamalardan ders aldığını belirten, çok farklı yönlerde kuramların süzgecinden geçmiş ve farklı bakış açıları tarafından tartışılmış bir tasarı.

Önerilen tasarının içeriğine bakarak beğenip beğenmediğimizi dile getirebiliriz. Çalışıp çalışmayacağını yürürlüğe koymadan bilemeyiz. Konu üzerine söylenebilecek “bakın geçmişte olanlara,” vs söylemleri dikkate alınmayacak, itibar da görmeyecektir. Millet yetki verdikten sonra herkesin payına düşen bekleyip sonuçlarını görmektir. Onay makamı millettir.

İçinde bulunduğumuz “Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi” de bu şekilde gelmedi mi? Muhalefet çekincelerini dile getirdi, olası aksaklıklara işaret etti, iyileştirme tekliflerinde bulundu... Bunlar dikkate alındı veya alınmadı ama sandıktan halkın oy çoğunluğunu alarak yürürlüğe konmadı mı? Kondu. Öyleyse yürürlüğe gelişi üzerine söylenecek söz burada biter. Sistemin çalışıp çalışmadığı; varsa aksaklıkları veya artıları bu yazının konusu değil.

Diyeceğim odur ki ne kadar fazla bakış açısı ortak bir çalışmada bulunursa, olası aksaklık ve gözden kaçabilecek ihtimaller o derece bertaraf edilebilir. Elbette ortaya çıkarılacak çalışma hazırlayanların liyakatiyle doğru orantılı olacak, kusursuz da olmayacaktır. Bu noktada önemli olan gelişebilecek ve öngörülemeyecek aksaklıkların tadil edilmesi tekliflerine karşı saygılı olmak, kulak tıkamamaktır. Geri kalan işlerin devletin sürekliliği içerisinde çözüleceğinden eminim.