"Yetiş ziya bey! Aman ziya bey!"
Son derece titiz ve canlı oluşu, hep şık giyinmesi, siyah saçı içindeki ak perçemiyle kalacaktır halkının belleğinde.
Fikirlerini ve yakın çevresine duygularını şairane bir şekilde ifade eder Ziya bey;
VATAN VE KADIN.
Geçirdiğim otuz yıllık avare ömrüm.
Bir yıldızsız geceydi mehtabı yoktu!
Zulmetlerde nur arayan zavallı gönlüm
Annesinden öksüz düşmüş bir çocuktu.
Otuz yıldır mefkûrenin aşkıyla yandım
Kadın çiçek rebabımı inletemedi
Bedâyî mefkûreye düşmandır sandım
"Zühre"bana nağmesini dinletemedi
Lakin şimdi ey gözleri kâbem olan kız
Ey kalbimin haremine açılan yıldız
Siz de ulu mefkûrelerden bir zerresiniz.
Vatan ,güneş ,siz peykinde bir Zühre'siniz
Kadın! Vatan mefhumunun en ince şiiri;
Vatan! Kadın medlulünün en şaheseri..
Gönül Ceylan Bilginer'in anıları ile devam ediyoruz..!
Şiir dedem Dr Ziya Kaya'ya ait, anneannem için yazmış.
Anneannem Nerime Kaya, 5. fırka Sertabibi Mehmet Nuri Bey'in kızı. Baba tarafından Kırım, anne ailesi Artvin İrsa kökenli ve Kavakdibi köyüne yerleşmiş bir ailenin kızı .Dedem Dr Ziya Kaya ile evlenip, Gemlikli olmuş, anneannem, aktüaliteyi takip eden, okuyan, muhakeme eden, siyaseti takip eden bir hanımdı, Adalet Partisinin kuruluşunda, Gümüşpala Paşa Gemlik e gelmişti, teyzem Ülger Domaniç ile anneannemin faaliyelere katıldığını hatırlıyorum
60'lı yıllarda evin alt katında Sadi ağabeyin,(Diş Doktoru Sadi Ertür)muayenehanesi vardı. Sadi Ertür, komşumuz Yusuf amcanın oğluydu. Kardeşleri Oktay ve Selçuk, anneleri Ragıbe teyze, muhterem bir aileydi, dip komşularımızdı.
Gemlik'te sosyal hayat; sade ve samimi, güzel komşuluklar, gerçek dostluklar şeklindeydi. Tevazu ve saygılı ilişkiler yaşanırdı. Çok görüştüğümüz Murabıt amca, Ayşe teyze, Orhan ağabey, Melahat teyze, Turan abla, Sınırtaş ailesiydi. Torunları Nilgün benim en iyi arkadaşımdı. Nilgün çok güzel gözleri ile bal gibi tatlı bir arkadaşımdı, hâlâ görüşüyoruz, Nilgün Çırpan, dünyanın en iyi huylu arkadaşı. Teyzemin arkadaşı Mualla Hanım yazda bir defa bize gelir, teyzem de yazda bir defa O'na giderdi. Bu ziyaretler, haberli yapılır, sizli bizli sohbetler edilirdi. Çok şık emprime elbiseleri, dalgalı hafif krepeli saçları ile hanımlar, Neriman Köksal veya Belgin Doruk zerafetindeydi. Anneannem, biz dört kız toruna; sokakta, çarşıda, ölçülü olmamızı dikkatli davranmamızı, sokakta 2/3 bağırıp çağırmamamızı evde de camlara, endam aynası gibi, yapışmamamızı tembihlerdi. Ölçülü tavır, zihnimize kazılırdı. Bence de çok doğruymuş, iyi ki öyle öğretmiş.
Dönelim Gemlik yaşamına, 60'lı yıllar hatta 70'ler de aynıdır, öyle belirgin farklar yoktur, değişiklikler yavaştır. Unutulmaz anılar, deniz mutluluğu, Kadınlar Motoru, Güzelyalı'da yaşanırdı. Rıza Kaptan ve eşi Saadet teyze, dünya güzeli kızları Bengül ve Melike. Her gün 10:30'da kadınlar ve çocuklar Güzelyalı teknesi ile Taytüydü veya Hasanağa gibi koylara gidilirdi. Bütün gün denizde kalırdık. Yemekler evden gelirdi. Doğal plaj, havlunu serer, kıyıda oturursun. Zeytinlik gölgesi de olabilir. Şezlong mezlong yok. Bu motor bütün yaz gider gelir, bir gün bir sorun yaşanmaz güzel arkadaşlıklar olur,zaten Saadet teyze bütün kadınların komutanıdır orda. Otorite ondadır.
İskele; inşaat safhası hayal mayal aklımdadır. Demirler, taşlar, malzemeler taşınır, kamyonlar gelir giderdi, evimizin tam önüydü, o inşaat telaşını hatırlıyorum 57-58 yılları olmalı. İskele çok önemli, piyasa alanı, ticaret alanı, Gemlik'in kalbi. Salı, Cuma, Pazar saat 14.00 civarında İstanbul'dan yolcu vapuru gelir. Önce dumanı sonra nokta gibi kendi görünür, evimizin terasından dedemden kalma dürbün ile seyrederiz bu gelişi. Dürbünü "bana ver" "bana ver" diye sabırsızlık ederdik, sonunda anneannem dürbünü ikiye ayırttırdı, paylaşım kolaylaştı. Biz de her yaz Gemlik yolculuğumuzu Ayvalık, Gemlik ve Uludağ Vapuru ile yapardı. Bunun zevki ve heyecanı bambaşkadır. Vapurda durmaz, devamlı dolaşırdık, bizim için harika bir yolculuktu, Bozburun'dan sonra Armutlu'da vapur demirlerdi. İskele olmadığı için motorlar gelir, vapura yanaşır, millet iner binerdi, biz de zevkle seyrederdik, Armutlu muhteşem doğası ile hafızamda güzel bir yerdir. Gemlik halkı Vapuru karşılamaya çıkar, kasabaya hareket gelirdi. O yılların en önemli hareketlerinden biri Vapur'un gelmesiydi. Sonra; bir sonraki vapur gününü beklerdik. Bazen de savaş gemileri, hücum botları, hatta denizaltı bile gelirdi. Bir müddet bir Körfez'de kalır, denize heyecan getirirlerdi. Yine iskelemize büyük şilepler de gelirdi. Günlerce kalır, yük indirir, yük alır, giderlerdi. Bunlardan en görkemlisi ve unutulmazı Vikingland adını taşıyan koca bir şilepti. Kuzen Ziya ile gider yüklenmesini seyrederdik. İskeleye renk renk yük motorları gelir giderdi. Bunlar yerel tersanelerde yapılmış teknelerdi, kırmızı, mavi, sarı renkleri olurdu. Biz bunların isimlerini öğrenir, o senin bu benim diye paylaşırdık. Genellikle taş yükü alırlardı. İskeleye gelen kırmızı burunlu kamyonlar taş getirirlerdi, bu kamyonların kapısında,"Aydınlar" yazardı ve hatta "Austin" marka olduklarını da hatırlıyorum. İskelede muazzam bir ekonomi dönüyordu.
Yine o yıllarda, bir iki tane sürat motoru vardı. Komşumuz kunduracı Osman amcanın oğlu Duru ağabeyin elini sürat motoru kapmış, kesmişti, bütün yaz eli alçılı dolaşmıştı. Duru ağabey Gemlik'in sevilen bir delikanlısıydı, Osman amca da anneannemin ailece görüştüğü dostlarıydı. İskele, denince, ya o küçük teknelerin güzelliği, motoru çalıştırmak için iple çekerler ve "pat" "pat" "pat" diye çalışan Manastır'a, Kumla'ya, Karacaali'ye yolcu taşıyan tekneler Nevzat Kaptan'ın Bayrak teknesi, sarı renkli Şirin ve Kanarya gibi güzel güzel isimleri ve renkleri olan ve birçok evi geçindiren tekneler.
60'lı, 70'li yıllarda deniz o kadar temizdi ki pırıl pırıl ve deniz kokusu her an hissettiğimiz bir Gemlik'ti. Sabah 11 civarında imbat rüzgarı çıkar ve evlerin içine mavi mavi deniz kokusu dolardı. Kumluk Mahallesinde de zaman zaman denize girerdik. Kumluk Mahallesi evleri adeta denize açılırdı, oraya giderken, Kafoğlu ve Alemdar sabun fabrikalarının önünden geçerdik. Bu iki fabrika Gemlik ekonomisinin lokomotifiydi, yıllarca, biz, Lüleburgaz'da bile Alemdar sabunu aldık, üzerinde kerpeten formu vardı, Fabrikanın cephesi İstiklal Caddesine bakıyordu, çok özenli cephesi, yeşil-mavi mozaiklerle kaplı, modern güzel bir görünümü vardı. Muhtar Bey'in 58 model yeşil Chevrolet marka otomobilini bile hatırlıyorum. Muhtar Bey ailece tanıştığımız, babamın da Gemlik'e geldiğinde uğrayıp görüştüğü bir dostuydu, çok şık giyinir, tam bir patron ve 3/3 beyefendiydi. Oğulları; Mete, Cengiz, Yavuz'u da hatırlıyorum. Cengiz'in denizde kaybı da hepimizi çok üzmüştür. Küçük kasabada hatırladığım simalardır.
Daniş Bey'i de yine özenli kıyafetleri, asil duruşu ile çocuk zihnimde hatırlarım. Evleri de çok güzel, tipik bir Gemlik eviydi, neyse ki duruyor, Ruhları şad olsun, şehri taşıyan kişilerdi.
Kaplıca; Anneannemle bazı günler kaplıcaya gider, günü orada geçirirdik. Küçük doğal bir havuzdu, dibinde pırıl pırıl parlayan çakıltaşları, çakıltaşlarının arasından suyun kaynadığını görmek mümkündü. Sıcak suya ilk girince, çok fazla sıcak gelir, alışmak için biraz beklerdik. Zannediyorum, kaynak kaybolmuş, oysa çok değerliydi, bir zenginliğiydi Gemlik'in.
Gemlik; dar merdivenli sokakları, muhteşem ahşap konakları, çınarları, sırtını dayadığı Samanlı dağları, Yanık Manastır, Kumla gibi güzellikleri ile benim çocukluk aşkım Gemlik; diğer bir deyişle, kuzenim Ziya'nın tabiri ile "Bize bahşedilmiş cennetti". Satırlara sığdırmak mümkün olmayan bir cennet.
Kavakdibi; Anneannemin dayısı ve ailesinin yaşadığı ve bizim günlerce kaldığımız, bağını bahçesini adımladığımız, bolluk ve bereketin köyü idi, Nuri Tuner, büyük dayımızın, köyde çok odalı, çok güzel bir evi vardı, hatırladığım, evde üç gelin vardı, üçünün ayrı ayrı odaları, her biri birbirinden güzel döşenmiş, yerel dekorasyon harikası evlerdi, yerler ahşap mis gibi kokan bir ağaçtandı, el örgüsü dantel perdeler, işlenmiş yastıklar, yatak örtüleri birbirinden güzel sunulmuştu. Biz çocuk halimizle bu odaları güzel bir resme bakar gibi seyrederdik, her şey düzenli, her şey renkli ve düzgündü. Köy yaşamının tadını; bağ, bahçe, dere tepe gezerek, harmanda döğene binerek, derelere düşerek çıkarırdık. Akrabalarımız bize köyü en güzel şekilde yaşatırdı. Anneannem ve dayısı Nuri Tuner, Harbiye Nazırı Şakir Paşa'nın yeğenleriydi ve O'nun çevresinde büyümüşlerdi.
Şakir Paşa, Atatürk'ün Anadolu'ya çıkış protokolünü hazırlayarak Anadolu'ya geçişini kolaylaştıran Saray Nazırı idi. Aile birbirine bağlı, felsefesi olan, değerli kişilerden oluşuyordu. Çocuk olmama rağmen Kavakdibi'ndeki evde hayata dair çok güzel ve doğru izler aldığımı hatırlarım. Konuşulan konular, sohbetlerde kullanılan günlük dil, her biri hayat okulu tadında idi.
Umurbey; Dedemin köyü, coğrafyası güzel, insanı güzel, her tarafı zeytinlik olan köyümüz. Akrabalarımız orada yaşıyordu ve biz sık sık Umurbey'e giderdik. Dedemin amca oğlu Ahmet amcamız, Zekiye yengemizin evinde Umurbey günlerimiz olurdu. Anneannemin bilgilerine göre; bu köyü Lalaşahin Paşa'nın torunu Umurbey kurmuş ve atalarımızın bu topraklarda yüzyıllara dayanan bir geçmişi var. Celâl Bayar'ın da köylümüz olduğunu gururla hatırlıyoruz. Köye iki sene evvel uğradık, benim yorumum şu ki; Umurbey tarihi evleri, köyün iç kısmı korunmalı.
Muratoba köyünü de çok iyi hatırlıyorum, eniştem Avni Domaniç'in köyüdür. Muratoba'ya da gider gelirdik, eniştem bizim için çok değerli büyüğümüzdü, DP milletvekili olan babam, Yassıada ve Kayseri'de iken, bize kol kanat geren, koruyup kollayan tavrını da hep sevgi ile anarım.
Dedemin annesi Kaya Hanım, annemlere yani torunlarına, her zaman dermiş : "Biz dünyanın cennetinde yaşıyoruz" ne kadar haklıymış, ruhu şâd olsun Gemlik'e Gönül'den sevgiler ve selamlar ile,
Gönül Ceylan Bilginer.
Gönül Hanım'a bende gönülden teşekkürlerimi ve sevgilerimi gönderiyorum.Beni onurlandırdı,bir ricam ile "Zevkle yazarım memleketim için"dedi.Bu güzel anıları Dr Ziya Kaya'nın torunundan zevkle okuma fırsatı bulduk.
Haftaya yeni bir söyleşide buluşmak dileğiyle sağlıkla kalın,hoşçakalın.
Reyhan ÇORUM..