Eskiden terzilik mesleği o kadar yoğun ve meşgulmüş ki ;
Başkalarının işini yapmaktan kendilerine zaman ayıramayan insanlar için ,terziler ile benzetme yapmışlar.
Babam manifaturacıydı.Ucundan kenarından kumaşı kesen, biçen ve onu şekillendirerek giydiren kişiler hakkında bir fikir sahibi oldum.Babamın iş yerine müşteriler kadar terziler de gelirdi.
Bizim çocukluk yıllarımızda terziler randevu ile çalışırdı.Kumaşı götürürdünüz ,ölçünüzü alır en az bir iki hafta sonraya prova için gün verirlerdi.
Terzilerin devamlı müşterileri vardı.
Modayı onlar belirlerdi.
O günlerin elbise,gelinlik,döpiyes,manto modellerine baktığımızda hala hayranlık duyuyoruz.
Çeşitlilik arttı ama o zarafet ne yazık ki ! yok artık...
ESKİ BAYAN TERZİSİ YAŞAYAN BİR ÇINARIMIZI ZİYARET ETTİM.
TERZİ MÜŞERREF ŞENDİL.
Maşallah 91 yaşında.Kayın pederinden kalan Balık pazarındaki evinde kızı ile yaşıyor.Bayramdan önceydi. Evde torunlar,çocuklar,etrafında pervaneydi.Koltuğuna oturmuş,tatlı ama otoriter tavrı ile onu getirin,şunu yapın diye art arda isteklerini sıralıyordu.
O gün orada olmaktan çok keyif aldım.
Bana o küçük ev eski büyük evlerin yaşantısını hatırlattı.
Bu güzel sohbet için teşekkür ediyor,hadi gelin Müşerref teyzeyi tanıyalım diyorum.
"3-5-1929 Gemlik doğumluyum.Beş altı ay geç almış babam nüfusumu.İlk okula Atatürk okulunda gittim.Nebahat öğretmen de okudum.Çok akıllı bir kızdım.Son sınıfta Nehire öğretmenden mezun olacaktım ama o yıl Zatürre oldum.Doktorlar okuyamaz diye rapor verdi.O sene okula devam edemedim.Öğretmenim "üzülme çocuğum sonra devam edersin "dedi.
Sürekli hastahaneye götürüyorlardı.Foto Marşların anneleri de benimle aynı zamanda hastanedeydi.O ciğer hastalığından rahmetli oldu..
İki yıla yakın tedavi gördüm iyileştim ama ilk okula değil, dikiş öğrenmeye gittim.Maarif vekilliğinden diplomamı pekiyi derece ile aldım. Bursa da dikiş hocamdan ders aldım.
Annem Narlı köyünden, babam Karacaali.Dedeme Kürt Ramazan derlerdi.Malatyalıyız.Orada kayısı bahçeleri varmış.Buraya gelip yerleşince Karacaali Köyünden (hıyarlıktan) yukarıya kadar evler,bahçeler vermişler.Zamanla satılmış, mirasla bölünmüş.
Demir subaşı mahallesindeydi evimiz."
ATATÜRK'Ü GÖRDÜM.
"Bu gözler Atatürk'ü gördü.Çok güzel adamdı.O zamanlar Belediye binası sahilde parkın oradaydı.İki yanında merdiven vardı.Biz beş altı arkadaş parktaki söğüt ağacına çıktık Atatürk kapıdan çıktı.Şapkasını çıkardı,toplanan halkı selamladı.Biz de ona elimizi salladık.İki merdiven arasında konuşma yaptı.Herkes onu alkışladı.Yanına gidip de sarılabilseydim keşke."
Nasıl dikişe başladınız?
"5-6 yaşlarındaydım.mahallemizin aralığında terzi Huliser hanım vardı,Ona gider bakardım.O yaşlarda dantel örmeye başladım.
13-14 yaşlarında diplomamı aldıktan sonra dışarıya dikiş dikmeye başladım.Metot dersleri verdim.Modellerimi kendim çizerdim.Eskiden gazete kağıdına kalıp çıkarırdım.Sonra ölçüye göre kalıplar yaptım.(İngiliz -Belçika hulasası karışık)Bir provada bedeni hazırlar,kolları takardım.Dikişi bırakınca kalıpları Hilmiye'ye verdim.Dikiş çok zevkli ama ellerini gösteriyor,bu gözler iyice görmez oldu,bu parmaklar yamuldu makas tutmaktan.
Fakiri,öksüzü bildim,para almadan diktim.
Küçük Kumla,Karacaali,sahil köyleri Gemlik'in tanınmış aileleri (Adalılar,Avcılar,Türkan Kafoğlu diye hatırlıyor ,sayıyor)hep müşterimdi.Her yerden tavsiye üzerine gelirlerdi.Bayram üzeri çok sıkışır,günler önceden müşterilere randevu verirdik.
O günlerde gelin kıyafetleri fevkaladeydi.
Tayyörler,döpiyesler,çeşit çeşit elbiseler dikerdim.
Çıraklarınız var mıydı.?
Olmaz mı?
Sayısını unuttum.Geçenlerde öldü Benan birinci çırağımdı.Aynur,Ülkü,Semiha o kadar çok ki.
İlginç bir anınız var mı?
Çok var, birini anlatayım.
Diktiğim kıyafetler hep beğenilirdi,hiç geri gelmedi.
Bir kadın geldi,kırmızı kadife getirdi bana.Biçtim provaya çağırdım,üstüme hücum etti,"elbisemi kestin" dedi.Kollar takılmamıştı,"al götür" dedim,almadı gitti,ertesi gün gene geldi.Artık sesimi çıkarmadım,kolları taktım,bitirdim verdim."Nasıl yaptın çok beğendim" dedi gitti.Meğer kafası normal değilmiş.Tekrar bir elbiselik getirdi.Bahane buldum almadım.
Çorapçı Hafız'ın oğlu Memşo eski taksicilerden.Mithat Şendil ile evlendim.
Kayın pederim Çorapçı hafızdı.Genç kızlığımda başım açıktı,evlendim başımı örttüm.Kaynatam hafız ayıp olmasın dedim.Açılacak yerde açılır,kapanacak yerde kapanırsın.
Çok sıkıntılı günlerim oldu,ama çocuklarıma sıkıntı çektirmedim.
Emin Dalkıran Belediye Reisiydi.Bir gün yanına çıktım,"Sizden bir ricam var,ben dikiş dikiyorum dışarıya ,beyime iş istiyorum"dedim."Tamam dediler,BP'ye dolumcu olarak aldılar.Oradan emekli oldu.Şimdi eşimden emekli maaşı alıyorum.
Karı koca zeytinliklere giderdik.1000 ağaç zeytinlik vardı.Hafız dedelerle altlı üstlü oturuyorduk.Yukarısı Kemal'in olsun diyerek babaanne ölmeden taşındılar.
Oturduğu ev kayın pederinden kalmış.Zaten aile apartmanıymış.Anahtar hep kapının üstünde durur açar girerlermiş.Şimdi kızı Asuman hanım ile birlikte oturuyor ama daha önce gelini ve oğlu ile birlikte oturuyorlarmış.Oğlu trafik kazasında rahmetli olmuş.17 Yıl oğlu ölmeden,10 yılda öldükten sonra birlikte oturmuşlar,gelinim çok marifetlidir diyor, annesi rahatsızlanınca oraya taşınmış ama kızlarından ayırmıyor.
Asuman Güç Büyük kızım,Kadri Şendil oğlum,,Fatoş Canatalay,Aysun Sed çocuklarım.
Torunu Çiğdem hanım "anneannem torununun torununu gördü" diyor.Eskiler cennete gidecek derlerdi.9 tane torun,11 tane torununun çocuğu,1 tane de torununun torunu varmış."Bana doğru koşmuyor mu dünyalar benim oluyor.Maaşı alıyor,torunlara harçlık veriyorum."diyor Müşerref teyze.
1993 yılında oğlum öldü,arkasından dayımı kaybettim.Yinede üzüntülü zamanlarımda hep güler,kimseye yaşadıklarımı yansıtmazdım.Çok iyi komşularım vardı.Bu sokakta Çakıcılar,Kasap İsmail,Mehmet Sal gibi eski insanlar otururdu.
Hep dikişle geçti ömrüm.Yılda bir kez eşimle İstanbul'daki ablama giderdik.Malzeme alırdım.Şarkıcılara gider eğlenirdik.
Bir de Kıbrıs'a yeğenime giderdim.Onun da her şeyini diktim.Biletimi bile kendim alır,para da almazdım.Oradan eli kolu dolu gelir,torunlara çeyizlik eşya getirirdim.
Ailedeki çok kişinin gelinliğini,nişanlığını, kınalığını diktim diyerek fotoğrafları gösteriyor.
Radyoda şarkı çalıyor,Müşerref teyze başlıyor söylemeye..
"KAPILDIM GİDİYORUM BAHTIMIN RÜZGARINA"
Artık Allah'ın yoluna gidiyoruz işte diyor.
Erdinç ile şarkılar söylerdik deyince daha da ilgimi çekiyor.İlk Kurulduğundan beri Musiki derneğinde hocam olduğunu söylüyorum.
"Erdinç'e çok üzülüyorum hastaymış oğlu geliyormuş artık "diyor.
Meğer Müşerref teyze gençlik yıllarında ud,keman çalmaya heveslenmiş.Nota dersi almış kilisenin olduğu yerde bir hocadan."Buradan şarkı söylerdim,Balık pazarı kahvelerinden duyulurmuş "diyor.
Erdinç'in annesini ,babasını çocukluğumdan beri tanırım,Ben onların yanındaydım,o zamanlar o daha küçüktü koynumda yattı.Çok severim. Sünnet, nişan ,düğün kıyafetlerini ben diktim.Ahbaplığımız senelerdir sürer,karısı Neriman ile geldi buraya,"Bir zamanlar Maziye bak,ne kadar şendik"şarkısını beraber söyledik .
Eski çamlar bardak oldu kızım.
Öyle olaylar oluyor ki ;zamanla unutuluyor.
Hasan Mutlucan da aile dostlarımız.Karısı Keriman ile yakın zamana kadar gelirlerdi.Onun şarkılarını çok severim.Yavuz, Dinçer,Filiz kardeşleri.
İçimde yapmak istediğim bir şey kalmadı.Beklentim hiç yok.Mal ,para hepsi geçici,hiç bir şeyde gözüm yok.Tek istediğim saygı ve sevgi.
Ben Gemlik de büyüdüğüm için memnunum.Balık pazarında yıllardır oturdum.Eskiden karşımızda sinema vardı.Sinemacı Yavuz,Necdet çok iyi çocuklardı .
Gelininin babası da İsmail Kökçam hem Gemlik Bandosunda çalarmış,hemde sinemada makinistlik yaparmış.
Şimdi sanayi mahallesi oldu.Sabahları erkenden çöpler boşaltılıyor,tangur tungur ne varsa atıyorlar.Gürültüden oturamıyoruz.
Eskiden edep,terbiye,saygı vardı.Şimdi çileden çıkmış bir Gemlik var.Küçükler büyüklerle konuşmayı bilmiyor..
Cuma günleri komşular gelir dua okunurmuş.Eskiden kalma bir alışkanlıkmış.Sonrasında yemekler yapılır hep birlikte yenirmiş.Benim evimden kimse aç gidemez diyor.
Benim için özel çiğ börek yaptırmış,yemeden göndermem dedi.Kimin kızı olduğumu defalarca söyledim.Bilmem mi ;diye tekrarladı durdu.Hatta cici annem Şerif hanım eski arkadaşıymış,gel seni bir daha öpeyim dedi.O kadar mutlu ve sevgi doluydu ki!! ne olur ne olmaz,öpme diyemedim.
Hayat ne getirecek bilinmez.Annem,babam,kaynatam yanımda öldü.Allah bana da hayırlı bir ölüm versin,acı göstermesin,artık tek istediğim torunlarıma,çocuklarıma,yakınlarıma tüm insanlara mutluluk versin.
TERZİ MÜŞERREF TEYZEDEN SON BİR SÖZ..
"İNSAN BİLİR İNSANIN KIYMETİNİ,SARRAF BİLİR ALTININ KIYMETİNİ..
REYHAN ÇORUM İLE BİZ BİZE SOHBETLER.