Tarih: 01.12.2020 00:37

GİRİT'DEN GEMLİK'E UZANAN YOLCULUK......

Facebook Twitter Linked-in

GİRİT'DEN GEMLİK'E UZANAN YOLCULUK......

BİR MÜBADİL AİLE,FABRİKA GÜNLERİ VE ŞEVKAT ANNE..

Nadide Parlak Çolak ile yaptığımız sohbete devam ediyoruz.

Bugün Nadide Hanımın annesinin ailesi ve Şevkat annenin anılarına yer verdik.

DAVUT DEDE..

    Büyük dedemi Girit'de savaş suçlusu olarak cezaevine atmışlar.Hücrenin altından su akarmış.Uzun zaman orada kaldıktan sonra serbest kalmış,suçsuzluğu anlaşılmış.

Anneannem Cemile Hanım silah kullanır,ata binermiş.Yunanlılar evlerini basar rahat vermezmiş.

Orada yaşamak ve hayat zorlaşınca çareyi göçte bulmuşlar.

      Anneannem ve ailesi Girit'den Mübadele de mübadil olarak gelerek İstanbul Üsküdar'a yerleşmiş.Memlekette çok malları olduğu için kendilerine 12 odalı konak gibi bir ev vermişler.Evin arazisi de, "Ucu bucağı yok" denecek kadar büyükmüş.

    Anneannemler Rumlar'la birlikte otururlarmış.Üsküdar'da çinili bir hamam ,çinili cami varmış.Anneannem orada okumuş.Çok iştahsız bir çocukmuş.Okulun yanında meşhur bir lokantada ciğer pişer,dedem lokanta sahibine para verir,"Kızım ne isterse gelsin karnını doyursun" dermiş.O da ciğeri çok sevdiği için her gün o lokantaya gidermiş.

    Davud Dede konağın büyük arazisinde Bahçevanlık yaparmış.Öyle böyle değil büyük çapta bahçelerde her  çeşit sebze ekilir,bir çok işçi çalışırmış.Kadınlar da konakta yemek yapar,işçileri doyururlarmış.

    Dede birine kefil olmuş.Adam parayı ödemeyince malları satılmış.İstanbul'da demiryollarına girip çalışan dedemiz sigoralı gösterilmediği için emekli olamamış.Ankara'ya bile yazı yazmış,ölene kadar cevap gelmemiş."Ben bu devlete bu kadar hizmet ettim !"diye hayıflanırmış.

    Davut Dede ve eşi Yıldız Hanım çocuklarını da alarak Gemlik'e gelmişler.Burada Mübadele ile gelenlere ev ,zeytinlik ,bahçe veriliyormuş.

    Dedeme Rıfat Minare Fabrikasının orada,top sahasının ilerisinde 30 dönüm yer vermişler.Yol geçince 15 dönüm kalmış.Bu tarlada yine bahçe işleri ile uğraşmış.Tarlaya ceviz,ayva,nar,kiraz ,bütün meyveleri ekmiş.Sebze yetiştirmiş.İçinde bir değirmen varmış,çarkı dönermiş.Su bu şekilde bolmuş.

Anneannemin kardeşi Mustafa dayımız Pak Otelin orada ayakkabı tamirciliği yapardı.

    Anneannem İstanbul'da evlenince anne,babası ile Gemlik'e gelememiş,İstanbul'da kalmış.Sanırım dedem de Davut dedenin yanında çalışırmış,o şekilde tanışıp evlenmişler,fakat eşi erken yaşta vefat edince Cemile anneannem Gemlik'e anne ve babasının yanına geri gelmiş.

   1938 yılında Atatürk'ün açtığı Sunğipek Fabrikası Gemlik'in kadınlarına ve erkeklerine iş olanağı sağlamış.

Anneannem Cemile Ekici Fabrikaya ilk giren kadın işçilerden.

    Annem Şevkat Ekici Parlak,Teyzem Sabahat Ekici Dinçbaş,Dayım Necmettin Ekici dedemin üç çocuğu da fabrikaya girip çalışmış.

    Fabrika Müdürü Osman Edirne ile fotoğrafları var.Annemde,anneannem de baş işçi olarak görev yapmışlar.

    Annem ilk okul 3.sınıfa kadar okuyabilmiş.Sunğipek Fabrikası'nda diplomayı mecbur tutmuşlar ve dışarıdan okuyarak Ortaokul diploması almış.

   Annem ve kardeşleri Mandolin kursu bile almışlar."Bir hocamız vardı,yanlış çaldığımızda toplu iğneyi elimize batırırdı "derler.

     Annemler çok bakımlıymışlar.Her akşam bez parçaları ile saçlarını sarar,sabah bezleri açtıklarında lüle lüle saçları olurmuş.O zamanlar kıvırcık saçlar modaymış.

    Osman bey gittiği yerlere götürür,yemeklerde yanına oturttururmuş.Çünkü giyim,kuşam,tavır,davranış olarak annemleri beğenir,taktir edermiş.

    Annem bobin(çile) bölümünde çalışıyormuş.Beyaz önlükler giyer,başlarına beyaz örtü takarlar,her hafta getirip kaynatarak önlükleri yıkar,ütülerlermiş.Çok titiz temiz kadınmış.

    Anneannem Sunğipek'den emekli olmuş.Annem ise 15 yıl çalışmış.Emekli olamadan ayrılmış fakat babam annemin sigortasını 7 yıl dışarıdan ödedi ve annem emekli oldu.

Sunğipek'in bir sahnesi vardı perdesinde yıldızlar olan.Onları annemler elleri ile işlemişler.

Sinemalar,tiyatrolar,yapılan her faaliyete katılırlarmış.

    Dayımın kızı Özcan teyzem de orada bir müddet çalıştı.Dayımı genç kızken kürek çeke çeke fabrikaya götürür,Gemlik'den fabrikaya yüzermiş.

Hiç Uludağ'a gittiniz mi?

    Ben gitmedim ama annemler gitmişler.Hatta annem çok titiz devamlı dişlerini fırçalarmış.Sular çok soğuk.Dişi ağrıyınca gezi burnundan gelmiş.Bir arkadaşı da Uludağ'ın güneşinde fazla kalmış.Meğer kış güneşi yakarmış..O da "yanıyorum Şevkat "diye inlemiş durmuş.

    Annemin sesi çok güzelmiş.Uludağ gecelerinde barakaların ortasına toplaşır,şarkılar söyler,eğlenirlermiş.

    Gemlik'de de kayık sefaları olur,müzik sesleri yayılırmış her yere.Sunğipekde çalışan hanımlar kayığa biner ,şarkılar söyleyerek eğlenirlermiş.

    Annem emekli olduktan sonra,Halil Uğur öğretmenin eşi Yüksel Uğur,Nebahat Şıvka ve arkadaşları(CHP) annemi yılın annesi olarak seçtiler.Manastır gazinosunda orkestra,pasta ile çay yapıldı.Anneme albüm ve çiçek verdiler,çok mutlu oldu.

Babam rahmetli olunca annemle ikimiz kaldık.

Bir evlat olarak onun mutlu olması için elimden geleni yaptım.

     Annem grup gazinosunun tostunu çok severdi,giderdik.Artık tanımışlardı,severler,yanağını okşar,fotoğraflarını çekerler,hatırını sorarlardı..Öldüğünü söyleyince üzüldüler.

    Babamın Gümüşhane'de malları var."Bir karış toprağınızı satmayın,gün gelir o toprağa muhtaç olursunuz "derdi.Oğlum annemle beni götürdü.Babamın anlattığı Çit Deresi'ni gördük.Orada halamız var.Her çeşit meyve bulunan bahçemize ev yapmışlar oturuyorlar,annemle onları ziyaret ettik.Bir hafta kaldık,her yeri gezdik.Annem gelene kadar oğlum Ali'ye teşekkür etti.

    Tarsus,İzmir neresi varsa birlikte gittk.Teyzem annemden önce vefat etti,İzmir'e teyzeme gittik,mezarını ziyaret ettik.

    Maaş günü geldiğinde özellikle annemi bankaya götürürdüm.Parasını eline alır,mutlu olurdu.Evin idaresini  ben yapardım ama o bile ona yeterdi.Sonra sorardım "Nerede yemek yiyelim" diye,balıkçıya,özdilek'e nereyi isterse giderdik..

Babam sabah namazına kalkar,sabah namazlarını camide kılar,eve gelir tekrar işe gidene kadar yatardı.

Babam titiz,prensip sahibi,mütaasıp biriydi,onu uysallıkla idare ederdi.

Annem ise kanatları olmayan bir melekti.

Annemin annesi çok kuvvetli,sağlam,kendi ayakları üzerinde duran bir kadındı.Çocuklarını güzel yetiştirdi.

Annem de dört çocuğuna mükemmel baktı.

   Köyde yaşadığımız yıllar çok güzeldi ama tabi zorlukları da vardı.Köyde elektrik ve evlerde su yoktu.Ben çeşmeden su taşırdım.Evimizin önünde bir tulumba vardı.

Evin sahipleri oldukça variyetliydi.Dede,nine,oğlu ,gelini bir arada oturuyordu.

Arazilerine memurlara vermek için iki odalı dört ev yapmışlardı.Bizde bu evlerden birinde oturuyorduk.

Bahçelerinde fırınları vardı.Ekmekler orada pişerdi.

Yayık çok dövdüm.Yayığın içine ayran koyarlar,döve döve tereyağ çıkarırdık,bana da verirlerdi.

    Üzüm bağları vardı.Bağ bozumu için hep beraber komşularla bağ evlerine giderdik.Üzümler toplanır,zeytin tahtası gibi ucunda boru olan bir tahtaya konur.Evin gelini bu iş için özel çizmeleri giyer,üzümleri çiğnerdi,üzüm suları borudan akar,ateşler yakılır,tavalar ateşe konur,karıştıra karıştıra pekmez yapılırdı.Pişmeye yakın pekmez toprağı katılır,kıvamı ayarlanırdı.Biz dört beş tava yapılan pekmezin hep beraber,tava kenarını,dibini parmakla sıyırarak yerdik.

    Bir bal kabağının içini oyar,çekirdeklerini çıkarırlardı.İçine pekmez koyar fırına verirlerdi.Muhteşem bir lezzetti.

O akşam sabaha kadar orada şenlik olur.eğelenir,şarkılar,türküler söyler,oyunlar oynardık.

Tarlaları vardı.Buğday, mısır,karpuz ekerlerdi.İneklerin sürdüğü döven'e binerdik.

    Gece mısırlar toplanır,eş dost anneler imece yapar,mısırları yapraklarından ayırır,o mısırları küllü suya atarak kaynatırlar,tuz dökerek kaşık kaşık yerdik.İnanın bir daha öyle lezzetli mısır yemedim.Karpuzlar yine öyle kıpkırmızı,lezzetliydi.Şimdi nerede eski tatlar?

    Biz bu şekilde büyüdük.Evimize her gün sandıkla elma üzüm alırdı babam.İki kilo süt,köy yumurtası gelirdi.Köylü iğnelerinden para almıyor diye bunları vermek isterdi ama babam asla parasız kabul etmezdi."Köylünün emeği var,köylü insanına beş on kuruş vereceksin ki! Onlarda kendilerini geçindirecek"derdi.

    Babam insanları ve çocukları çok severdi.Hep bize gelinsin ister,kimseye gidip rahatsızlık vermek istemezdi.O zamanlar insanlar küçücük evlerde,misafirlerini mükemmel karşılar,sevgi ile kucaklardı.Ev küçük kalabalık demezdi.Babam herkesi davet eder,annemde en güzel şekilde ağırlardı.

    Cuma günleri cuma'ya ,oradan mezarlığa gider,rahmetli olan dostlarını ziyaret eder,sonra onların eşlerine uğrar ,bir ihtiyaçları varmı diye,hal hatır sorar sorardı.

    Babam kazandığını eve getirirdi.Annem babamdan hiç şikayet etmedi.Anneminde ağzından hiç "Hayır"kelimesi duymadım.

    Şu an benim oturduğum Balıkpazarı'ndaki ev de miras yolu ile diğer mirasçıların hissesini alarak bana geçti.Müteahhite verilen bu apartmanın yerindeki ahşap evde anneannemin eski ahşap eviymiş.

Babam sabah namazına kalkar, namazlarını camide kılar,eve gelir tekrar işe gidene kadar yatardı.

    Annemde babam da iyi insanlardı.Annem adı gibi Şevkat anneydi.Herkesle iyi geçindi,komşularına Şevkatle yaklaştı,onların da şevkatli annesi oldu..Ben annemle babamın maaşını alıyorum ve onlara dualar ediyor,hayırlarını yapmaya çalışıyorum..

Annem dört yıl önce vefat etti.

Abim 55 doğumlu,Ben 56 doğumluyum..

Aramızda 1.5 yaş fark var.

    Ben Hamdiye Köyünde doğdum.Daha sonra gittiğimiz Devecikonak da Ortaokul yoktu.Abim Gemlik'de dayımın,anneannemin yanında okudu.Bir de beni gönderemezlerdi.

Ben okuyamadım.Nakış kurslarına gittim.

Umurbey köyüne 20 yaşında gelin gittim.

    Kayınpederim zeytin Tüccarı Ali Çolak.Eşim Abdullah Çolak.Önce Umurbey'de 12 yıl oturduk,sonra eşimin işi nedeni ile Kütahya Tavşanlı'ya gittik.Gemlik'e geldikten sonra eşim pankreas kanseri nedeni ile 49 yaşında vefat etti.Ali Rıza Çolak Öğretmen kaynımdI,eşi yine Öğretmen Makbule Çolak.Onların üç çocukları var.Serap,Mehtap,Serhad.

Kayınvaalidem ,kayınpederim, hepsi genç yaşta rahmetli oldu.

   Eşim Umurbey'de yaşarken Terzi İsmail Balaban'ın yanında terzilik yaptı,parça başı pantalon dikerdi.Pak Otel'in arasında terzilik de yapardı.Daha çok babasının işi olan zeytincilik ile uğraştı.

Eşimi kaybedince annem ve babam ile yaşamaya başladım.Tek oğlumu büyüttük birlikte.

Oğlum Ali Çolak Belçika'da yaşıyor.Evli ve çocuğu var.

Sizlere ailemin hikayesini anlatmaya çalıştım.

Babamı çok sever ,"Bir daha dünyaya öyle biri gelmez" derlerdi...Annem de çok fedakar bir anneydi.

İşte bu bizim hikayemiz.!..

Mekanları cennet olsun..

Reyhan Çorum.

Fotoğraflar:Nadide Parlak Çolak Albümü.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —