GEMLİK'İN EN UZAK KÖYÜ FINDICAK( FUNDUCAK)

GEMLİK

GEMLİK'İN EN UZAK KÖYÜ FINDICAK( FUNDUCAK)

GEMLİK'İN EN UZAK KÖYÜ FINDICAK( FUNDUCAK)

    Fındıcak Gemlik'e 28-30 km uzakta, tahmini 1 saat 20 dakikada gidilebilecek bir dağ köyü.

Hiç gidip görmediğim bu köye 2019 yılında Festivaldeki köy ve müze çadırı hazırlama faaliyetlerim sırasında gitmek istedim. Köy muhtarı Ali Yurt Beyi aradım; gayet samimi karşıladı fakat köyün çok uzak olduğunu, gidip gelmenin çok zor olacağını, köyde zeytin yetişmediğini anlattı bana.. Bu köyde incir de yetişmiyormuş. Kendisine hak verdim ama aklım hep gidemediğim o köyde kaldı.

Ve nihayet 2021'in Ekim ayında Nuran-Osman Işık ile oldukça maceralı bir yolculuktan sonra Fındıcak'a vardık. Eski asırlık çınar yapraklarının döküldüğü meydanda bir bey tek başına oturuyordu, biraz sohbet ettik. Fındıcaklı ama Bursa'da oturuyormuş.  Bir iki yaşlı köy kadını geçti yanımızdan, biz görüşmek istedik ama biri " Ben yalnız yaşıyorum, aklım başımda değil dedi, biri geçiştirdi, biri de " Biz bir ay önce Belediye'den gelenlerle görüştük, bizden imza aldılar pişman olduk" dedi. Velhasıl ürkmüşler, korkmuşlar bize mesafeli baktılar önce.( Haksız da sayılmazlar, haftada bir gelen çöp kamyonundan başka seçimden seçime gelenlere alışmışlar. Böyle üst üste gelinince şaşırmış, altında bir sebep aramış olsalar gerek)

Kaynaklarda," 1530 tarihli Osmanlı kayıtlarında mahallenin üçüncü yerleşim yeri olduğu, bundan önceki iki yerleşim yeri daha olduğuna dair belirtiler mevcuttur. Yapılan araştırma neticesinde; H.(29 Safer 1261) M.1845 Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecit dönemine ait Başbakanlık Osmanlı arşivi belgelerinde; Fındıcak Köyü’nün genel olarak geçim kaynakları hayvancılık, nohut, buğday, mercimek, yulaf, burçak, üzüm bağı, dut bahçesi olduğu görülmektedir.

Başbakanlık Osmanlı arşivi Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri’nin 60.ncı sayfası kaydında, Kanuni Sultan Süleyman döneminde M.1530 (H.937) tarihinde Fındıcak mahallesi; 9 hane, 8 mücerret (bekar) ile toplam 1915 akçe vergi alındığına dair kayda rastlanılmıştır." denilmektedir.(Vikipedi)

Bir başka kaynakta ise köyden," Kadı sicillerindeki, XVI-XVII. yüzyıldaki belgelerde köyün adına rastlanmış. 1880’li yıllarda Bulgaristan göçmenleri tarafından kurulmuş. Ancak köyde yerli halk da yaşamakta. Umurbey yoluyla gidilen Fındıcak Köyü, Katırlı Dağları’ndaki derin bir vadinin ucunda kurulmuş bir dağ köyü. 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre 64 hane bulunan köyde 1927 yılında 285, 1990 yılında 183, 1997 yılında 220 kişi yaşamaktaymış. " böyle bahsedilmiştir.

Köyün eski ama bakımlı bir evinin önünde duran bir beye yöneldik. Bizi gayet sıcak karşıladı. Kapının önünde oturduk ve bizlere doğup büyüdüğü köyü anlattı..

Halil Şinik.

Köyümüz eski bir yerli köyü. Yerleşimimiz Bursa'nın alınışına dayanıyor. Biz Yörüğüz. Köyümüz de Yörük köyü. Osmangazi'nin Bursa'yı işgali ile birlikte gelerek Katırlı dağının altında Fındıklı denilen bir yer var, oraya yerleşiyorlar. 7 hane Ermeni, 5 hane de bizimkiler geliyor. Dağda şu an bir mezarlık bulunmakta ama eski mezar taşları kayboldu.

Burada bir asır kalıyorlar. Çok yüksek olduğu için kış sert geçiyor. Ermeniler yeni Sölöz'e gidelim diyorlar, bizimkiler de buraya iniyor.  1. Dünya savaşından sonra gelenleri Atatürk yerleştiriyor Sölöz'e. Sölöz'de Dutluca( Sölöz'de bir mahalle. Köy olan Dutluca değil)  mahallesinde Çelikler'in taş yağhanesi vardı, atlarla çevrilirdi. Ben yürüyerek oraya çok kez teneke lehimlemeye gittim. Ermeniler giderken bizimkilere "Ağalar, beyler sizde gelin" diyorlar. O zaman iyi anlaşıyorlarmış. Bizimkiler gene de "Gavurla anlaşamayız diyerek gitmemişler. Bu köy ahalisi azalırken , onlar orada 1500 hane oluyor. 7 tane ipek fabrikası olduğu söylenirdi. İpek yolu Bayırköy'e iner, taşları kırarak kaldırım döşemişler. O yolu açtılar şimdi. Çocukken o yoldan yayan gider gelirdik.

Gemlik'te Şükrüyeliler kahvesinde toplanırız. Ben meraklıydım, büyüklerime anlattırırdım, araştırırdım, Yukarı Sölöz'de de çalıştığım için anlatanları dinledim.  Ermenilerin çok güzel inşaat ustaları varmış. 3 katlı çok güzel evler yapmışlar.

1. Dünya savaşında şu iki tepenin arkası Gövendüzü denen yer var. Yenişehir tepelerinde Bursun köyünden su çıkar, orada Yunan karargahı varmış. Yunan askerleri büyük taarruz başlayınca kaçmaya başlıyorlar. 3 kol halinde çıkmışlar. Katırların, atların üzerindeymiş yükledikleri malzemeler.  Köylerde evleri yaka yaka ilerleyerek Mudanya'da buluşmuşlar. Özellikle arkadan gelene iz bırakmak, buradan geçtiklerini belirtmek, geriden gelen takip etsin demek için bir evi yakıyorlarmış. Bizim köyde de muhtarın evini yakmışlar. Başka kötü şeyler yaşanmamış.

Bizimkiler iki tepeye çıkmışlar. Köyde kimse kalmamış. Ateş yakıp yarı aç, yarı tok yaşamışlar. Oradan Gemlik körfezi gözüküyormuş. "Yılan gibi gemiler geldi, bizimkiler arkadan bombalayınca çok kişiyi alamadan gitmişler. Denizin üstü ceset doluymuş. Her şeylerini bırakmışlar. Buradan bile yağmalamaya giden olmuş. Bizim dede de yağmadan bakır tencere getirmiş.

Biraz kendinizden bahseder misiniz?

Dedem Şerif Mehmet. Çoban Haliller de derlermiş. 3 çocuğu olmuş. Halam, amcam ve babam. Yörük oldukları için köyde hayvancılık yaparlarmış, lakapları bu yüzden.

Babam Halil Şinik. (İkimizin de ismi Halil). Köyde kahve çalıştırdı, esnaflık, çiftçilik, hayvancılık yaptı. Biz de dört kardeşiz. O zamanlar traktör yoktu. Öküzle tarım yapılırdı.

Ben 1960 senesinde bu köyde doğmuşum. Buradaki ilk okul 1950 senelerinde olmuş. İlkokulu köyde okudum. Okuldan sonra ormanda çalıştım, çiftçilik, odunculuk yaptım ve hala da yapmaya devam etmekteyim.

Orman buranın zenginlik kaynağı. Allah buraya öyle nimet vermiş ki, kesim seyreltme usulü olur. Ağacın ikisini alıp, üçünü bırakırız. Belge ile odun kesiyoruz. Ormanda Ormancıdan daha çok bilgi sahibiyim.

Bu köyün tarihine 600-700 sene derler. Bazı arkadaşlar araştırdı, İstanbul'dan buldular, 450 sene. Osmangazi ile geliyorlar, göçebe kıl çadırlarda yaşıyorlar.  Bu evlerde Ermeni ustalar bile çalışmış. 200 yıllık ev var, 1. Dünya savaşından önce yapılmış olan var. Benim evim de 150 senelik eski bir ev ama ben elimden geldiğince evi tamir etmeye çalışıyorum. Beton sıva yaptık. Baba evini ayakta tutmaya çalışıyoruz. Gördüğünüz eski evlerin bir çoğu oturulmuyor boş. Köyde şu an yaşayan kişi 40 kişi kadar, yazın biraz artar. Yol devamlı çalışır durumda. Gelen giden çok olur yazları.  Buradan yer almak için arayan çok ama çoğu yabancı. Arsalar yüksek fiyata satılıyor ama alıyorlar. Geriye dönüş hastalık nedeni ile hızla başladı.

Hamam hakkında bilginiz var mı?

Bu köyün kuruluşundan beri hamam var. Yörük köylerinde hamam vardır. Eskiden kaplıca gibi gece gündüz çalışırdı. Köy kalabalıktı işleteni gül gibi geçindiriyordu.  Evlerde güzel banyo yoktu, herkes hamama gider yıkanır, gelin, damat hamamları olurdu. Şimdi restore oldu fakat kapalı, hamam olarak kullanılmıyor.

Düğünleriniz, bayramlarınız nasıl olurdu?

Görücü usulü ile olur evlilikler. Köyde üç gün davullu zurnalı düğün sürerdi. Gelin hamama gider, cibinlikle atla gelin almalar olur. Düğün yemekleri verilir, diğer köy adetlerinin hepsi yapılırdı. Düğüne çağırılırken okuncalık diye hediye verilirdi.

Yemekler önceden hazırlanır, etli nohut, et yemeği, hamur çorbası, yoğurtlu hamur bir çok yemek yapılırdı. Bu köyde hayvancılık olduğu için lüle kaymağı, yanında tereyağı meşhurdur. Zeytinse burada olmaz, kışları çok serttir. Ayva, Fındık, dere kısımlarında ceviz.( başka yerde olmaz kırağı düşer), Arpa, Buğday hep ektik. Kendi ihtiyacımız kadar kabak, mısır her şey ekiyoruz.

Köyde iki su değirmeni vardı. Unumuzu kendimiz yapardık. Gece gündüz çalışırdı değirmen. Kendi yiyeceğimizi de hayvan küspesini de çıkarırdık. Mısır ekmeği de yaparız, yanında ayranla çok güzel olur.

Ben bu köyden evlendim. Eşim Gülseren çocukluk arkadaşım. Beraber okula gittik, aynı sınıftaydık , sonra da bulduk birbirimizi hiç ayrılmadık. Eşim de 60 doğumlu. 2 kızımız var, biri Bursa'da biri Orhangazi'de. 2'de torunumuz var.

Bayramlarda bayram namazına giderdik. Çocukların hepsi bayram namazından çıkınca bütün köyü dolaşır, hediye toplardık.  Bayram yerlerinde çeşitli oyunlar oynanırdı.

Şimdi neler yapıyorsunuz.?

Köyden ayrılmayı hiç düşünmedim. Köyümü seviyorum. 40 yaşımdan sonra traktöre bindim. Öküzle tarlamı sürüyordum.

Köyümüzün Muhtarı Ali Yurt.  20 yıllık eski muhtarımız. Köye hiç bir şey yapmasa bile camiyi kazandırdı. Eski cami yerine yeni cami yapıldı. Meydanda eski çınarlarımız ve yenilenmiş köy kahvesi var. Gündüz herkes işinde gücünde ama akşam çıkar otururuz. Ulaşım sorunumuz ve internet sorunumuz var. İnternet çekmiyor, evin arkasına çıkıp çekerse eğer konuşuyorum. Verici Tepe köyde.

İki ay öncesine kadar haftada bir salı günleri köye araba çalışıyordu. Erecek'e kadar araba var, bizim köye yok. Bir işimiz olduğunda Gemlik'e gidiyoruz, oradan ile gönderiyorlar çok zorluk çekiyoruz. Aracın varsa gidersin, yoksa köyde mahsurun. Gursu'ya bağlanmak isterim. Orası da aynı kilometrede. Devlet Dairesinde işimiz olduğunda çok zorluk çekiyoruz.

Yolumuz son yıllarda kardan kapanmıyor. İş makineleri gece gündüz çalışıyor. Yoksa burada kar çok olur. Şimdi ormanlara bile yol var.

Gençler köyde durmuyor, genelde kalanlar yaşlı. Okuyan gençlerimiz var.

Halil Bey çok aydın birisi. Kapı önünde yetiştirdiği kabaklar, çiçekler arasında güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Birden yağmur olanca hızı ile bastırdı, hava karardı. Eşi Güldane hanım yaşlı babasına yemek götürmek için yanımızdan ayrıldı. Biz de teşekkür ederek ayrıldık.

KÖYDE ÖĞRETMENLİK YAPAN TUNÇ YARAMAN'IN KÖY İZLENİMLERİ..

Bu köyde 1974'de öğretmenlik yapmıştım.. Çok iyi insanların yaşadığı güzel bir dağ köyü. O zamanlar yol yoktu, İznik yolu üzerinde araçtan inip 3-4 saat dağ yolundan (patika) yürüyerek varırdım köye....

1973 veya 74 sonbaharı tam emin değilim, İdris Bey Fındıcak'ta öğretmen olmadığını ve benim gitmek isteyip istemediğimi sordu, hemen kabul ettim. Otobüsten İznik yolu üzerinde köye çıkan patika yanında indim. Tarife uyarak patikayı takip ettim. Orman içinde 3-4 saat yürüyüşten sonra elimdeki bavulla köye ulaştım, öğleden sonraydı.. Çok fakir bir köyle karşılaştım. Köyün muhtarı beni karşıladı, kahvede oturduk konuşmaya başladık. Güzel ama bakımsız evleri, bir misafirhanesi ve de çok iyi durumda, güzel mimarisi olan bir Osmanlı hamamı göze çarpıyordu. Okul köyün biraz dışındaydı, biraz uzağında mezarlığa bakan bir tepecikte lojmanı vardı. O gece odaya yerleştim ama uyumak ne mümkün. Rüzgar korkutucu sesle delice esiyor ,köpekler havlıyordu. O gece sabahladım ve uyumadan ilk derse başladım...

1-2-3-4-5 hepsi bir arada 5 sınıfla baş başa kalmıştım. Neyse pratik bir diyalektik düşünceyle bu duruma göre bir sistem ayarladım. Okul bitince köye gittim. Köy kahvesinde oturdum sohbete başladık. Gençlerin  Bursa'ya devamlı çalışmak için göç ettiğini  ve az erkek nüfusun böyle giderse tamamen boşalacağını anlattılar. 70-80 hane vardı köyde. Uyuyamadığımı söyleyince aralarında konuştular ve bana bir teklifle geldiler. Her hafta bir aile beni evlerinde misafir etmeyi kabul ettiler, çok duygulanmıştım

Fakir ama cömert bu asil insanlar beni çok etkilemişti. İlk haneyle Fındıcak maceram başladı. Gece köy lambası ile Nazım'ın kitaplarını okuyordum,  ailenin babası geldi, halimi hatırımı sordu, sonra kitaplara bakarak " Hoca senin başın belaya girer bu kitaplarla" dedi ve hafifçe güldü. Tüm köy AP partiyi, Demirel'i destekliyordu. Haftada bir bakkala malzeme geliyordu. Ertesi sabah uyandığımda köy çeşmesinden gülme seslerime ile uyandım. Evin yüzü meydana ve köy çeşmesine bakıyordu, aşağıda 4-5 genç kız bizim pencereye bakarak gülüşüyorlardı. Sanırım Lojmanda uymamaktan korktuğuma gülüyorlardı. Her sabah aynı manzara devam etti. Orman ürünleriyle ve ağaç keserek geçimlerini sağlıyorlardı. Zor bir hayat. Tuvaletlerin altı açık ve tavukların yemlendiği bir yerdi. İlk defa böyle bir şeye şahit olmuştum. Uzun zaman yumurta yiyemedim

Çocukların karneleri yoktu göndermemişler. Eski karnelere bakarak  A-4 kağıdı bükerek karne yaptım, mühürleyip imzaladım karneler hazırdı.

Müthiş bir dostluk ve insanlık örneği yaşadım ve bu köyü asla unutmadım

Daha sonra CHP muhasebecisi Mustafa Beyle gidip o köyde parti çalışması yaptık ve köye yol yaptırdık. Tüm köy bir dahaki seçimde CHP'yi destekledi.  Yıllar sonra üniversitede okuyan bir kaç genç beni İsveç'te buldu ve yazıştık...

Sayende o yılları hatırladım..

Gazete Haberlerinde Funducak..

30 Ekim 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6( Gemlik- hususi)

Funducak köyüne doğru arabamız süratle ilerliyor, bu güne kadar tek motorlu  vesaitin işlemediği bu iki taraflı ağaçlıklı yollardan ilerliyoruz. Buraları daha eskiden bilen köylüler hem yolu tarif ediyor, hemde etraftan yükselen dağların efsanelerini hikaye ediyorlar. Yeni açılmış dik bir yokuştan inerek, yemyeşil ormanların arasından tekerlekler bir dev suratile köye doğru koşuyor, burada da bizi bir çok köylüler karşıladılar.

Gemlik'in merkeze en uzak köyü olan Fınducak. Evleri, yolları, insanları itibarile cana yakın cazip bir köy. Havası, suyu gayet güzel. Hele bir gece misafir kaldığımız bu insanların arasında altımıza kat kat serilen tertemiz yataklar bize köy ve köy hayatındaki hususiyetleri göstermesi itibarile çok faydalı oldu.

Fındıcak da Ericek gibi eski bir Türk köyüdür. Diğer köylere nazaran kadınları daha serbest. Köyün çok güzel bir radyosu var. Geçimi arpa, buğday, mısır gibi hububat, bağcılık ve muhtelif meyvacılık, kozacılıktır.

Bol miktarda kümes ve ağıl hayvanları yetişiyor. Dört tarafı ormanlarla muhat olan bu köyün havası suyu ve insanları kadar manzarası da güzel.

İlk defa otomobille içerisine kadar girdiğimiz bu köylerin yollarını yaptırmakta gösterdikleri yakın alakadan dolayı kaymakam Zeki Işık'a teşekkür etmem vazifemdir.

Bir köyümüze daha kısaca yer verdik. Elbette daha yazılacak çok şey vardır.

Köy muhtarına da buradan selam gönderelim. Kendisi Bursa'daymış. Bir kaç gün gelmeyecekmiş. İnşallah bir daha gittiğimizde görüşmek kısmet olur. Köyler kitapçığı için onunla da görüşmek isteriz.

Reyhan ÇORUM..



  • Pazartesi 31.2 ° / 12 ° Güneşli
  • Salı 35.1 ° / 14.9 ° Güneşli
  • Çarşamba 36.6 ° / 17 ° Güneşli