Dünyanın En Renkli Topluluklarından Çingeneler
"Çingene, insanın tabiata en yakın kalan güzel bir cinsidir...... Çingene bizzat bahardır" (Ahmet Haşim)
Kışın sonu bahardır diyerek,yeni yıl mesajlarımızı baharın müjdecisi çiçeklerle gönderelim.Gerçekten ve özellikle bu yıl morale çok ihtiyacımız var.
Çingenelerin rengi kırmızı,esmer bir çingene kızı kucağındaki kırmızı güller ile bütünleşmiş,bir anda çıkıverdi karşımıza!!
Yılın son gününde bende güle bağladım dileklerimi ve bu güzel Roman kızı ile sizlere gönderiyorum..
2020 yılını tüm yaşanmışlıkları ve olumsuzlukları ile geride bırakıyoruz.Yeni yıl önce sağlık,sonra şans, umut,mutluluk,bol para ve uğur getirsin.Sevdiklerinizle gönlünüzce bir yıl geçirmenizi diliyorum.
ADI CANISI ÜNLÜYAYLA..
Gemlik kordonunda fotoğraf hocam Baki Baykal bey ile fotoğraf çekiyorduk,o ise gül satıyordu..Bende buradayım dercesine seslendi bize.
ABLAYA BİR GÜL ALMAZMISIN ABİ?
Adın ne senin dedim.."Canısı "dedi.Adı da kendi gibi güzel,inanamadım ama gerçek adıymış..
"Fotoğrafını çekelim mi?" dedik."Olur"dedi.
Yeni mah-Tepe sokağın sakini bu genç kızımız; 10-15 senedir İstanbul,Bursa,Yalova da çiçek satıyor.Bir süredir de zeytin toplamaya gidiyor.Küçük yaştan beri çalışıyor yani..Tekrar buluşmak üzere anlaştık.Onu elinde güller ile görürseniz,bu kızımızdan sizde gül alın .
Şair olup şiir yazamıyorsanız,gül alıp sevdiklerinizin döküverin yollarına..
Madem Canısı ile başladık söze, hadi gelin Yeni mahalleye doğru uzanalım.Yeni mahalle deyince elbet ilk aklımıza Roman mahallesi gelir..
Çingeneler, aslen Kuzey Hindistan kökenli olup günümüzde ağırlıklı olarak Avrupa'da yaşayan göçebe bir Hint-Avrupa halkıdır.Romanlar tarihin en eski halklarında biri olarak tanımlanır, bu toprakların tarihsel ve kültürel bir zenginliğidir.1990’dan itibaren 8 Nisan Dünya Romanlar Günü olarak kutlanmaktadır.
En bilinen Roman zanaatları sepetçilik, kalaycılık, müzisyenlik, halk hekimliği, bakırcılık, at yetiştiriciliği ve demircilik olmuştur. Çingenelerin ataları diğer toplumlar gibi hayvan sürülerine ve geniş topraklara sahip olmadığından göçebe zanaatçılıktan başka bir geçim imkanı bulamamışlardır.
Çingene mahallelerinin kendine özgü bir havası vardır.Onların yaşadığı sokağa girdiğinizde tüm gözler size çevrilir ve süzmeye başlar.Sonra ne aradığınızı öğrenebilmek için, merakla yaklaşıp abla yada abi diye hitap ederek ,farklı bir kültüre ait olduklarını baştan kabul ederler.Hepsi çok güzel oynar.Hepsinin kanı kaynar.Hepsi çok iyi fal bakar,bakmasada bakar gibi yapar.Tüm müzisyenler oradan çıkar.Aslında bir çok marifetleri vardır,ama alçak gönüllüdürler."
Haklarında çok şey yazılır söylenir ama kısaca böyle anlatmışlar Romanları.
ACABA GERÇEKTEN ÖYLEMİDİRLER.?
GEMLİK DE ROMAN MAHALLESİ VE KÜLTÜRÜ..
Dedemin yeni mahalle sırtlarındaki içinde Ermeni Kilisesinin olduğu üzüm bağı; çocukluğumun en güzel yerlerinden biriydi.Dar bir patikadan çıkılan bağın kapısının önündeki kulübede yaşayan ninenin adını unuttum ama güleç yüzünü hiç unutmam.
Bağdan içeriye girer,taş döşenmiş dar uzun yoldan geçerek kiliseye giderdik.Yolun altı Ermeni mezarlığı.Ortada bir havuz ve çocuk aklımızla üzerlerinde anlam veremediğimiz işaretler olan mezar taşları.Sadece biri gözümden gitmiyor.Üzerindeki makas terzi olduğunun işaretiymiş.(Zaten Ermeniler terzilik zanaatını Gemlik de öğreten ve yayan kişiler.)Kilise yıkık sadece duvarlardan ibaret.Rumlar gitmeden yakmışlar.Yanındaki ılhamur ağacıda yine Rumlardan kalma.Arkada yuvarlak mağara şeklinde yerler vardı ve biz onların içine girmeye korkardık.
Bağın çevresi taş duvarlarla kale gibi çevriliydi.Bu duvarlar üzerlerinde rahatça yürüyebileceğimiz genişlikteydi.Biz çocuklar sıra ile üzerine dizilir,hatta koşardık.
Yolun üstü ise üzüm bağlarıydı.Sıra sıra bodur üzümler vardı.
İşte Romanlar Ermenilerden sonra bu bölgeye,yeni mahalle sırtlarına gelerek yerleşmişler ve kendi mahallelerini oluşturmuşlar.Yer yer yerli halk ile de komşu olarak uyum içinde yaşamışlar.
Kimi Romanların buraya gelişi Türkler kadar eski.
Çınardan yukarıda boş bir alan vardır.Oradaki duvara oturup ayaklarınızı sallandırarak sokakları ,sahili kirletme endişesi duymadan çekirdek çitleyerek muhteşem manzarayı seyredebilirsiniz.Adeta bir seyir terasıdır.
İlk kez çocukluğumda orada tanıdım Romanları.Tepedeki büyük,eski çınarın tam karşısı Çorum sokak.Bağ nedeni ile dedemin soyadından almış adını.Bir yol Şehit İsmet Armağan sokağa uzanır,ben o sokağın sonunda oturuyorum,Yan yana taş binalar ne kadar bahçeli olsa da soğuk ve ruhsuz geliyor bana.Eski günlerin özlemini duyduğumda yönümü Roman mahallesine çeviririm.Çınar ağacının dibindeki manzara Tüm Gemlik'e hakimdir.Orada durup fotoğraf çekmeyen fotoğrafçı olacağını düşünemiyorum.
Karşı beyaz evde oturanlar ve mahalle sakinleri zaman zaman çınarın dibinde oturur.Hep sohbet etmişimdir.Beni tanımasalarda dedemi tanır hepsi ve yabancı gibi görmezler.Dedemin zamanında onlara çok faydasının dokunduğunu söylerler.
İsimlerini bilmem ama kimi görsem selam vermeden geçmem.Onlarla ortak sohbet edecek mevzumuz bol.
Derken aşağıya doğru inmeye başlar ve bakına bakına yürürüm.
Yer yer bozulmuş Arnavut kaldırımlı yollarda tavuklar,horozlar gezinir.Tek katlı renkli boyalı evlerin soba borularının dumanı tüter.Eskisi kadar çocuklar oynamıyor sokaklarında.Kapı önlerinde asılı çamaşırlar ,karşıdan karşıya gerilmiş iplerde hala sallanıyor.Teneke kutulara ekilmiş cam önü ve bahçe çiçekleri süslüyor evleri.Kentsel dönüşüm korkusu ile git gide eskimiş,bakımsızlaşmış evlerden oluşmuş bir mahalle görünümünde.Bazı yerlerde oluşmuş çöp dağları ve hurdalar bu yerin ne kadar ilgisiz bırakıldığının kanıtı.Sanki ayrı bir dünya.Köy desen köy değil,kent desen kent değil.Gece kondu desen ;yüz yıllık bir geçmişi var, hiç değil!
BİR ROMAN EVİNE KONUK OLACAĞIZ.
TEPELİK SOKAKTAKİ MERDİVENLİ YEŞİL EV..
Boyacılarla yaptığım söyleşide ayakkabı boyacısı organizatör Cahit'in evine konuk olduğumuzu yazmış ve orada devam etmek üzere bırakmıştım.
Akşam 7-8 arası bıraktığı tezgahını erkenden kapatarak arkadaşı Sinan Kahraman ve beni evlerine misafir etti Cahit ve eşi G....
Hadi gelin onların hikayesini ilk önce G....'dan dinleyelim.Her ne kadar rahat,canayakın,neşeli insanlar olsalarda yine de tutucu yanları var.İsminin pek geçmesini istemedi Cahit'in eşi bende sadece G......diye adlandıracağım.
"Babamın babası demirciymiş.Babam daha küçük yaştayken rahmetli olmuş.Sağlığında masa,bıçak,çapa aletleri,demir aksamlı şeyler yaparmış.Baba ölünce evin geçimi ablası ile babamın omuzlarına çökmüş ve bu işi iki kardeş devam ettirmişler.
Sonra Gemlik'e gelerek yerleşiyorlar.Neredeyse yüz yıl önce Gemlik'de çekilmiş fotoğrafları var dedelerimin.
Ninem(babamın annesi)erken yaşta eşi ölünce;ikinci evliliğini yapıyor.Her ikisinin de yetişkin çocukları birbirleri ile evlilik yapıyor..Annem ile babamın üvey kardeşleri de bu durumda birbirleri ile evlenince sülale ve akrabalık ilişkileri genişliyor.Hepsi Demirci sülalesinden çok kalabalık bir aileyiz.
Annem babamla evlenince boş oturmamış.Bohçacılık yapmış.Babam da porselen tabaklar alıp satarmış.Oğlan kardeşim müzisyenlik öğrendi.Böylece günlük kazandıkları paralarla ailenin geçimini sağladılar.
31 yıl önce Cahit'le evlendik.18 yaşındaydım.Ben merdiven siliyor,ev işlerine gidiyordum,o ne iş bulduysa yapmaya çalıştı böylece üç kızımızı büyüttük.
(Bizlere mangalda kahve yapan güzel bir kızları.İki de evli ablası var.İkisi de yuvalarında çok mesutmuşlar.)
Ben şimdi sağlık nedeni ile çalışamıyorum,dizlerimde kireçlenme var.Cahit yıllardır boyacılık yapıyor,günde boyayacağı 15-20 ayakkabı.Ben yinede hamdederim,şükretmeyi bilirim.
NASILDIR ROMANLAR,NELER YAPARLAR?
Düğünler..
Bizim geleneğimizde başlık paraları vardı.Öyle çok miktarda değil ama şimdi kimi alıyor,kimi almıyor.
Gelin hamamlarına kalabalık olarak gidilir.Hamam gecesi gelin kız gelinlik giymez.Gelin de,damat da kıyafet değiştirir.Gelinin 6-7 kıyafet değiştirdiği olur.Giysilerimiz parlak taşlı,abartılıdır.
Kına gecesi kız evinde toplanılır.Gelinin arkadaşları sabaha kadar eğlenir,içki içerler(bira)
Hamama gidenler kızın başından hediye yada takı atarlar.
Koyun ve pirinç geleneğimiz de hala devam ediyor.
Zengin fakir bu adeti yapar.Koyun alınır gelin evine götürülür.Yanında 10-15 kilo,bütçeye göre pilavlık pirinç alınır.
Gündüz eğlencesi sokakta olur,gelini verirken kapı parası alırlar.Çalgılar çalar,kızlı erkekli oynarlar.Gelin evinden tavuk ,bir kasa bira,durumuna göre viski alırlar,delikanlılar içki içer.
Hamam,kına gecesi,gündüz eğlencesi ile düğünlerimiz neşe ile iki gün devam eder.
Gençler askere gitmeden evleniyorlar.Bu seferde geçim olmuyor.Vermezsen de kaçarak evleniyorlar.En geç bizim kızlar evlenmiştir.Ortanca 22 yaşında gitti.
TEPE,TEPELİK,KİREÇÇİ,POSTACI GİBİ SOKAKLAR.
Bu sokaklarda genelde akraba olan,Gemlik'e gelip yıllar önce yerleşen bizim gibi Romanlar oturur.
Mahalleler ,evler eskidi.Ne olacağız bilemiyoruz.Evlerimizin önleri karanlık,yollarımız bozuk.Zaman değişti.Bizlerin de en büyük sorunu madde.Gençler için korkuyoruz.Eskiden böyle karışık değildi.Şimdi bilmeyenlerde farklı ön yargılar oluşuyor.
Mehmet Turgut Belediye Başkanı iken mahallemize çok sık gelir,yardımları çok olurdu.
Benim annem diyaliz hastası oldu,ayakları kesildi.Yeşil kartlarımız var.Ameliyatına para vermedik.Nereye gidersek bakılıyoruz.
Eşi Cahit Romanların içinde çok renkli bir kişiliğe sahip.Bütün akşam bizi üşütmemek için odun kesti,mangal yaktı,narlar,cevizler kırdı,durduğu yerde durmadı.Hiperaktif diyorlar ona.
ORGANİZATÖR CAHİT..
Dedemiz 100 sene önce İstiklal harbine katılmış.Koluna bomba gelmiş.Tek kolu yokmuş.Bu vatan için çarpışmış.Hepimiz bu vatanın çocuklarıyız.
Benim babam yoksulluk zamanı terziydi.Kalaycı,demirci,sepetçiler(Saim abiler)dere koltuklarından kamış getirip zeytin küfesi,yeşil zeytin toplamak için sele,sepetler yaparlardı.
"30-35 senedir ayakkabı boyacılığı,müzisyenlik yaparım.
Başka ne işler yaptın?
Eskiden Zeki Başaran zamanında Tekel'e Japon gemileri gelirdi.Ambarlarında rakı,şarap,sigara,tütün,anason olurdu.Biz tepeden bakardık.Geminin direğini görünce yük indirmek için günlük işe koşardık.
Yine Halil Güneş zamanında gemilerden toz şeker,muz gibi şeyleri indirirdik.35-40 sene öncesinde Orkinos balıkları gelirdi,indir bindir işleri kısaca hamallık işleri ne olursa yaptık.
Gemlik de 60 sene önce bando vardı.Ben organizatörüm.Kemik(def),Bendir(Tasavvuf müziği)çalarım.Bando da çalıyorduk ama şimdi bando faaliyetleri durdu.
Gençlik nereye gidiyor?
Silahsız vuruldu gençler.Gençleri hedef aldılar.Erkek çocuğum olmadığına şükrediyorum ama torunlarımız var.Eskiden alkol alırdım,şimdi içki bile içmiyorum.En büyük sorunumuz madde satanlar.Bir süre önce bir kardeşimiz kendini astı.Gençler zehirleniyor.
Yeni gelenlerle bizim yerli halkımız da çok karıştı.Yaptıkları her kötü şey bizlere de zarar veriyor.
Çok güzel bir akşamdan ve sohbetten sonra Orakçı ailesine veda ederek ayrıldık.
Romanların bir derneği var.
Bence sosyal hakları ve kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri için Belediye Meclisinde bir temsilcileri olmalı.Gerektiğinde mücadele edip haklarını savunacak birileri.Gerektiğinde mahalleleri ve yetişen gençleri için çözüm ve çare arayacak birileri.Toplumdan dışlandıkları müddetçe sorunlar bitmeyecektir.Şu anda en büyük sorunları mahallenin ileride ne olacağı.Çok dile getiremiyorlar ama yuva hepsi için öncelikli.
Yeni mahalle Gemlik'in en sorunlu mahallelerinden biri.Orada yaşayan biri olarak umut ediyorum ki;siyasiler orayı sadece oy potansiyeli olarak görmeden hizmet getirirler.Gemlik'in en tehlikeli,en sorunlu,en mahrumiyet bölgesi olarak bu mahalleyi söyleyebilirim.
Ulaşım sorunu,madde sorunu,temizlikten tutun bir çok konuda yetkililerin ilgisini bekliyor.
Bu da benden bir dip not olsun 2021'e..
Roman mahallesindeki ziyaretlerimiz zaman zaman sürecek.
Ve renkli kişilikleri sizlere tanıtmaya devam edeceğim.
Bu hayatları merak ediyorsanız bizi izlemeye devam edin.
Hep söylüyorum;seviyorum Romanları.İçten,doğal,sıcak.Belki kıyafetleri abartılı olabilir ama hayatları,evleri,davranışları doğal, abartısız.
Ve son olarak...
Nazmiye Angüneş öğretmenle sohbet ediyorduk.Romanları yazdığımı söyledim.
"Keşke Şükrü Şenol'da öğretmenlik yapmış olsaydım,belki daha çok Roman çocuğuna faydam dokunurdu.Yıllar önce Halk Eğitimde okuma yazma kurslarına katıldım.İki genç geldi okuma yazma öğrenmek istediklerini söyledi.Üç ay kursa devam ettiler.
Romanları çok severim,ilgilendim."Neden bu güne kadar öğrenmediniz,okumadınız?" diye sordum.
"Bizim hiç sizin gibi öğretenimiz olmadı.Öğretmende,arkadaşlarımızda herkes bizi dışladı,öteledi bizde okula gidemedik"dediler.
Çocuk olsam yeniden...
Bir tek düştüğüm için acısa içim.
Ve kalbim; çok koştuğum zaman çarpsa sadece.
Cemal Süreya...
REYHAN ÇORUM..