DOĞA, HAYVAN DOSTU, ÇOCUKLARIN SEVGİLİSİ, ATATÜRK VE CUMHURİYET AŞIĞI BİR ESNAF..
Ahmet Güllü'yü Saygı Ve Rahmetle Anıyoruz
Gemlik esnafları içinde, saygın bir yeri bulunan rahmetli Ahmet Güllü ve Güllü ailesi, Anılara Yolculuğumuzun konuğu bugün. Sevgili Lütfiye Yaşar Kurt, beni kırmayarak, bizlere ailesini ve babasını anlattı.
Babam Ahmet Güllü; ikisi erkek, bir kız, üç kardeş olup, 1928 Orhangazi Dutluca Köyü doğumludur. Yine Dutluca doğumlu Hasan Bey ile Fevziye Köyü kökenli Lütfiye Hanım’ın oğludur. Dedem Hasan Güllü zeytin ticareti yapıp, civardan topladığı zeytini Gemlik’te Ali Şirin’e getirirmiş. Buradan oluşan dostlukla, babaannem erken ölünce dedemiz ikinci evliliğini Umurbey kökenli Çil sülalesinden olan ve Alemdar Sabun Fabrikasında çalışan Rüştiye mezunu Katip Raif Dede (vefat eden) ile evli olan eski eşi ananemiz Melek ile evlenmiştir. Gemlik’te Kulaktaşında oturmuşlardır. Bu evlilikten annemiz Gülten doğuyor. (Bir yaşında iken babası ölünce annem 14-15 yaşında iken annesi Melek Hanım Ali Şirin’in aracılığı ile Dutluca da Hasan Bey ile evleniyor. Bu evlilikten bir kız kardeşleri oluyor.)
Hasan Güllü dedem 7 yıl askerlik yapıyor. 1.Dünya Savaşında Filistin Cephesinde İsmet İnönü komutasındaki birlikte onbaşı olarak askerlik görevini yaparken Şeria Nehrinde atıyla geçerken İsmet İnönü nehre kapılıyor. Hemen yakınında olan Hasan Dedem atı yularından tutup, İsmet Paşayı büyük kahramanlıkla kurtarıyor. Bu hadise Şevket Süreyya’nın 2.Adam kitabında ve İsmet Paşa’nın anılarında vardır. Yıllar sonra babam Ahmet Güllü CHP Delegesi olarak Ankara’ya gittiğinde durumu İsmet Paşa’ya anlatıyor, anlatınca babamı alnından öpüp, yanına oturtuyor ve babamla dostlukları senelerce devam ediyor. Hatta bu olay dönemin gazetelerinde de haber olarak çıkmıştır. Özel günlerde bayramlarda İsmet Paşa ve babam karşılıklı kartlaşırlardı. İnan Tamer bu olayın şahidi olduğundan Körfez Gazetesinde ki köşesinde yazmıştır.
Ayrıca Kurtuluş Savaşında Yunanlılar ve Yukarı Sölöz Ermenileri ile beraber Dutluca’yı yakmışlardır. Hasan Dedem onlar ile mücadele ederken Yunanlılar tarafından esir alınmış, diğer esirler ile birlikte Yunanistan’a götürülmüştür. Hatta bu esaret gemisinde işkenceye uğramışlar ve üzerlerine kızgın yağ dökmüşlerdir. Dedem can havli ile gömleğini çekince gömleğinin derileri ile beraber çıktığını anlatırmış. Esaret bitince dedemiz Dutluca köyüne dönmüş, köyümüzde oturan komşu Hüsamettin Efendi (Sabiha Gökçen’in dayısı olur) ile bu evleri yapacağız diye dertleşmişlerdir ve parasız pulsuz olarak işe girişmişler bütün köyü el ele yeniden imar etmeye çalışmışlardır ve köyün altın vs birikimleri işgalciler tarafından alınmıştır.
Babam Ahmet Güllü, babası ile birlikte 10 yaşlarında iken, Şubat 1938’de Sunğipek fabrikasının açılısına gelen Atatürk’ü iskele meydanında görme şans ve mutluluğuna erişmişlerdir. Babam daha sonra 11 yaşında babasını kaybetmiştir. Babasının vefatı ile Bursa Erkek Lisesi yatılı orta kısmında okuyan babam ailenin yükünü sırtlamak için köye dönmüştür. Çocuk yaşta sorumluluk aldığını her zaman bize anlatırdı. Köyde 14-15 yaşlarında üvey annesinin eve gelirken beraberinde getirdiği kızına (annemize) aşık olup annemiz ile 17 yaşında evlenmiştir. Bu arada babam kendi evlenmeden kendinden 2 yaş küçük kız kardeşini evlendirmiştir. Babam ile annemizin bu evliliğinden ben Lütfiye Yaşar, Melek ve Raif kardeşlerimiz olmuştur. Babam bir motorsiklet alıyor. Askerlik yaşı geldiğinde askerliğini motorsiklet ile yapması teklif ediliyor. Nedeni o dönemde ülke fakir, askerin aracı yok. Avrupa’da İkinci Dünya savaşı sonu, araçları olanlar kısa dönem ve yakın yerlerde askerlik yapma hakkı veriliyormuş. Babamda bunu değerlendirmiş motorsikletli olarak Mudanya’da askerlik yapıyor. Her hafta sonları da köye gelerek ailesini yalnız bırakmamış oluyor. Babam bir yandan köyde zeytin fideleri alıp dikerken, bir yandan babasının 1935’de aldığı arabayı şoför tutup taksicilik yaptırıyor. Ayrıca kardeşi ile köydeki ilk bakkal dükkanını açıyorlar. Bu arada amcamı da evlendiriyor. Ticarete yatkın olan babama köy dar gelince, Gemlik’te İstiklal Caddesi üzerinde doğup büyüdüğümüz evin altındaki dükkanda, amcam ile birlikte 50 küsur sene ticaret yapıyor. Bu arada üvey anneden olan kardeşini ise veteriner hekim Uğur Günel ile evlendiriyor. Teyzemiz Gülşen Günel ailemizin en büyüğü olarak İstanbul’da yaşamaktadır. Hatta düğünleri ile ilgili on yaşlarımda çocukluk anımı hala hatırlarım.
Düğünleri Sunğipek fabrikasının sosyal tesisinde olmuştu, düğünde garsonların tepside getirdiği rengarenk likörleri bilmeden içip sarhoş olmuştuk. 1972 yılında üre hastalığından annemi kaybettik, arkasından amcamı kaybettik. Bunun üzerine eşini çok seven babam ölene kadar hiç evlenmedi. Köyden kardeşinin eşi ve üç çocuğunu da getirtip Ziraat Bankasının yan tarafında yaptırdığı aile apartmanında (Güllü Apartmanı) topladı. Kendisi hep ticaret ile uğraştı, başarılı olup vergi rekortmeni dahi oldu. Ondan sonra kendisini köye toprağa adadı, zamanının çoğunu köyde geçirmeye başladı.
Evin arka bahçesinde kendi elleriyle diktiği ağaç ve çiçeklerle, fıskiyeli havuzu ve güzel isimler koyduğu (Sultan Köşkü gibi), içinde kitaplığı dahil olan çatılı misafir ağırlama oturma yerleri olan adeta bir parka çevirmişti. Dostlarını, arkadaşlarını bu bahçede ağırlamayı çok severdi. Hafta sonları mangal ateşi hiç sönmezdi. Bütün büyük ağaçları renkli ışıklar ile süslemişti, hatta ışıklar köyün meydanından gözükür, köylüler ve görenler misafir olduğunu bu ışıl ışıl yanan ve renk gösterisi yapan ışıklardan anlardı. Kendisi Gemlik Rotary kurucu üyesi olup, üye dost ve arkadaşlarını bu bahçede uzun davet ve sohbetler eşliğinde ağırlardı.
Okumaya çok meraklı idi. Muhteşem bir kütüphanesi vardı. Kendisini bildim bileli Cumhuriyet Gazetesi alır, ilanlarına kadar okurdu. Atatürk ve Cumhuriyet aşığı idi. Köyde bayramlarda muhakkak evin kapısına bayrak ve çiçekler ile süslerdi. Köye Prof. Dr. Heykeltıraş Tankut Öktem’e Atatürk büstü yaptırıp üzerine: ‘Türkiye’nin Gerçek Efendisi Hakiki Üretici Olan Köylüdür. Milli Ekonominin Temeli Tarımdır.’ Sözüyle beraber köy meydanına koyup köye hediye etmiştir. Şık ve temiz giyinmeyi çok severdi. Takım elbisesiz, mendilsiz, tıraşsız gezmezdi. T.C Bayraklı rozetini hiç çıkarmazdı. Babamın yazıhanesi şehir meclisi gibiydi. Bu yazıhanede meclis üyelerini, kaymakamları ve paşaları ağırlardı. Her parti ve görüşe açıktı. Eski dostları rahmetli İnan Tamer, Salih Akovalıgil, Danış Ekim amcalardı. Mekanları cennet olsun….
Babam hayvan ve doğa aşığıydı. Bahçenin çeşitli yerlerine ağaç tepelerine marangoza yaptırdığı kuş yuvalarını koydurmuştu. Çocukları çok severdi, cebinde sürekli onlara vermek üzere sakız, şeker ve çikolata bulundururdu. Bu huy şimdi bizlere sirayet etti. Hazır sular çıkmadan Gemlikli komşularına köyden bidonlarla su getirirdi. Bu arada unuttum, kendisinin hayvan ve doğa sevgisi ile anımızı anlatayım: Bahçede lavabonun deliğinin içinde kız kardeşim sürekli bir sopa görüyor ve alıyor. Sürekli tekrar sopayı görünce babama soruyor, bu sopa nedir diye ?. O da," Kızım delikten karıncalar çıkıyor, kolay çıksınlar ve su içsinler onlara yol olsun diye koyuyorum" diyor. Yine bahçedeki üç dört tane zeytin ağacığını toplatmazdı. Kuşların rızkıdır derdi. Babamız yine çok sevdiği bahçesinde çiçeklerini suladıktan sonra kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Son veda için bahçeye getirildiğinde tabutunun örtüsünün üzerine kuş ve karıncaların konması onların babamı uğurlaması olsa gerek.
Son olarak şunları söylemek istiyorum: Bir babanın evlatlarına bırakacağı en güzel şey, güzel bir isim bırakabilmektir. Böyle bir anne ve babanın evladı olmaktan gurur duyuyoruz. Ruhun şad olsun Babacığım…….Lütfiye Yaşar Kurt
AHMET GÜLLÜ'YÜ BİR DE DOSTU, ARKADAŞI İNAN TAMER'DEN DİNLEYELİM.
"Ahmet Güllü Amcamız yok artık."
Doğru, dürüst, namuslu isen, manevi değerlerine, örf ve adetlerine bağlı isen, büyüklerine saygılı, küçüklerine yüreğinde sevgi duyan bir insansan, yüce Allah, kendine edilen duaları, isteneni veriyor hiç şüphesiz.
Ahmet Güllü Ağabey çekmeden, kimseye yük olmadan, yaradanına kavuşmayı dilerdi Allah'ından tüm dualarında. Tam da arzu ettiği gibi, dilediği gibi cuma günü öğle sonrası çok sevdiği çiçeklerini sular iken sonsuzluğa göçtü gitti. Ahmet Güllü toplumun " Güllü amca"sı idi. Büyük küçük kendisine Güllü amca diye hitap ederdi.
Dürüst, namuslu, terbiyeli, saygıdeğer ve olgun bir insandı, tüccardı.
Vefalıydı. Genç yaşta yitirdiği eşine olan sevgi ve saygısından bir daha hiç evlenmedi. Fedakardı, 13 yaşından itibaren tüm Güllü ailesinin yükünü o omuzlarında taşıdı.
Yıllarca Gemlik insanına hizmet verdi, Onun dükkanında yok yoktu. Nalburiye, sıhhi tesisat, boya ve inşaat malzemeleri olarak ne ararsanız onda bulurdunuz.
Orhangazi Dutluca Köyünden 1952 yılında Gemlik'e gelmişti. O tarihten itibaren İstiklal caddesindeki dükkanında ticarete başladı. Topluma olan saygısı, dürüstlüğü ile dükkanı arı kovanı gibi işlerdi. Çok kısa zamanda halkın güvenini kazandı. Ömrü o güveni "yanılmamışız" dedirtmemekle geçti.
Dükkanı benim gibi çoğu kişinin uğrak ve mola yeriydi. Yoğun işi içinde bile ziyaretçisini ağırlamaktan, onunla sohbet etmekten geri kalmaz, siyasi, ticari düşünce ve görüşlerini fıkralarla süsleyerek anlatırdı.
Gönlü yurt sevgisiyle dolu bir insandı Güllü ağabey. Babası Hasan Onbaşı'nın askerlik anılarını, Atatürk'ün, İnönü'nün bu vatana olan üstün hizmetlerini, büyüklüklerini dinlemişti. 13 yaşına, babasının 1941 yılında ölümüne kadar. Onlara karşı gönlünde büyük bir sevgi, hayranlık oluştu. Şükran borcu olarak Atası ile süsledi Dutluca köy meydanını.
Üretici köylü olmakla kıvanç duyardı. Onun için Atasının " Türkiye'nin gerçek efendisi hakiki üretici olan köylüdür . Milli ekonominin temeli tarımdır" sözlerini Atatürk'ün rölyefinin altına yazdırmıştı.
Bu Cumhuriyeti kuranların yolunda, onların ilkeleri doğrultusunda, kurdukları parti olan, CHP saflarında uzun yıllar görev yaptı. Beraber çalıştık yönetim kurullarında, kurultay delegeliklerinde bulunduk CHP'nin. Rahmetli İnönü'nün 1963 yılı Başkanlık yaptığı dönemde , CHP kurultayında delege idik.
O zamanki CHP il Başkanımız rahmetli Dr. İbrahim Çatanoğlu idi. İnönü kurultayın ön saflarında idi. Çatanoğlu bizleri yanına alarak İnönü'ye götürdü. "Saygılar Paşam! "dedi. O da bizlere " Hoş geldiniz" diye hitap etti. Çatanoğlu İnönü'ye bir soru sordu. " Hiç başınızdan önemli bir olay geçti mi Paşam?" " Ne diyorsunuz doktor, nice felaketler geçti" diye cevapladı İnönü. Doktor Çatanoğlu, devamla: " Filistin cephesindeki olay neydi?" İnönü cevaben " Şeria Nehrini geçerken atım tökezledi suya düştüm, boğulmak üzereyken beni Orhangazi köylülerinden Hasan Onbaşı kurtardı" dedi. Doktor Ahmet Güllü ağabeyi göstererek, " İşte Paşam, karşınızdaki kişi, o Hasan Onbaşının oğlu Ahmet Güllü. Size saygılar sunacak, , izin verirseniz ellerinizden öpecek" deyince, rahmetli İnönü oturduğu koltuktan kalktı, ceketini ilikledi, Ahmet Güllü'ye sarıldı, yanaklarını okşadı, gözlerinden öptü. Güllü ve bizler de ellerini öptük.
İnönü'nün yanı başında oturan o günün turizm bakanı Ali İhsan Göğüs, koltuğunu Ahmet Güllü'ye bıraktı. Güllü bir süre İsmet Paşa ile sohbet ettikten sonra, beraberce yanlarından ayrıldık.
Dedik ya Ahmet Güllü Ağabeyimiz çok dürüsttür diye.. O CHP Gemlik İlçe örgütünün " Ombustmanı" idi. İhtilaflı konulara vaziyet eder, tarafları dinler, araştırır, sorar, varlığını , kanaatini bildirirdi. Herkes onun kanaatine saygı duyar, onun kararı doğrultusunda karar verilir, sorun çözümlenirdi.
Yıllar önce bir gün Gemlik'te hakimlik yapan Sayın Necati Koca, bir şey almak için dükkanına gelmişti. Güllü amca herkese gösterdiği gibi kendilerini de saygı ile yazıhaneye davet etti, kahve ikram etti. Sn Necati Koca'ya dedim ki, Ahmet Ağabey de sizdendir. Ahmet Ağabeye sordu Hakim Bey. " İstanbul'dan mı, Ankara Hukuktan mı mezunsunuz?" diye. Hemen atıldım. " Hayat üniversitesinden, o bizim CHP yönetiminin Ombustmanı dır. İhtilaflı konuları o halleder, kararı kesindir. İlla da okuldan mezun olmak şart mı?" Yaptığı görev bir nevi hakimlik deyince, bastı kahkahayı Hakim Necati Koca.
Evet iyi bir insanı, çocukların sevgilisi Güllü Amcayı yitirdik.( Kaynak: Gemlik Körfez Gazetesi. İnan Tamer köşe yazısı. Lütfiye Yaşar Kurt'tan alınmıştır.)
Rahmetli İnan Abi köşesinde Gemlik ile ilgili görüş ve düşüncelerini yazar, zaman zaman da tanıdığı yakın kişilere yer verirdi.
Bir çok köşe yazarı da yine ardından güzel söz ve anılarla onu uğurladı. Benim de babamın, dedemin yakın dostuydu.
Kısa kısa andığımız Gemlik'e değer katan büyüklerimizden, çarşı esnaflarımızdan birine daha yer vermeye çalıştık. Emeği geçen, yazan, fotoğraf arşivlerini gönderen, katkı sağlayan herkese teşekkürler.
Reyhan ÇORUM.