ÇAYELİ ERENLER KÖYÜNDEN GEMLİK'E, İLGİNÇ BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ.

ÇAYELİ ERENLER KÖYÜNDEN GEMLİK

ÇAYELİ ERENLER KÖYÜNDEN GEMLİK'E, İLGİNÇ BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ.

ÇAYELİ ERENLER KÖYÜNDEN GEMLİK'E, İLGİNÇ BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ.

Gemlikli olmak için illaki Gemlik'te doğmak gerekmez. Gemlik'e sonradan gelerek yerleşenlerin elbette ki Gemlik'e neler kattığı, neler yaptığını da önemsiyoruz.

Beşikçilik, bakkallık, lokantacılık, manavlık, Sunğipek yılları ve siyasette Belediye Başkan Vekilliğine uzanan bir yol öyküsü, hayli ilginç bir hayat öyküsü paylaşacağız bugün.

Esnaflık, Sunğipek, siyaset anılarını konuştuğumuz 83 yaşında olan ve ömrünün büyük bir kısmını Gemlik'te geçirmiş Nurettin Bay ile birlikteyiz bugün..

Yaptığı işler içinde benim için en ilginci unutulmaya yüz tutmuş bir meslek olan Beşikçilik. Nerde o eski zanaatkarlarımız.?

Önce sizi tanıyalım?

BEN NURETTİN BAY.

1938 yılında Rize ili Çayeli Erenler köyünde doğdum. Tahsil durumum Liseden terk.

Benim köyüm çok fakir köy olarak bilinirdi, hiç bir geliri yoktu ve ufak tefek hayvancılıkla geçinmeye çalışılırdı. Bizler o köyün fakirlerindendik, küçük yaştan beri çok çileler çektik. Babam çok iyi taş duvar ustası olmasına rağmen, köyde iş bulamazdı ve o yüzden köyde durmaz çalışmak için İstanbul’a giderdi. İstanbul'da bulunan yaşlılar bakımevi olan Darülaceze'nin taş duvar kısımlarını babam yapmıştır.

Çok iyi bir taş duvar ustasıydı ama köyümüz fakir olduğu ve köyde ev yaptıran kimseler olmadığı için köyümüzde taş ustalığı rağbet görmüyordu. Şimdiki zamanda bir baba üç oğlunu evlendirse, üçü de ayrı ayrı evlere çıkıyorlar. Babamın zamanında; iki katlı tahtadan yapılmış dededen kalma bir evde, tam dört evli kardeş kalıyordu, her bir kardeşe bir oda verilmişti.

Babamlar uzun bir süre aynı evde kalırlar ve daha sonra iki kardeş ayrılır, kendilerine ayrı arı evler yapmaya başlarlar. Ayrılanlardan biride benim babamdı. Kestane tahtalarından Karadeniz’e özgü bir ev yaparak arka kısmının duvarlarını da taştan yapar, bu evin üç oda bir salonu vardı.

O evin yapıldığını görünce bizler çok sevinmiştik. İki kardeştik. Yeni evimizde iki kardeş daha geldi, iki kız iki oğlan olarak dört kardeş olmuştuk.

Köyümüzde para kazanılacak bir iş yeri olmadığından herkes kendi tarlasında; mısır, patates, fasulye ekerlerdi. O zamanlar da çay mahsulü henüz Türkiye de yoktu. 1938 yıllarında çay üretimi için araştırmalar başladı ve çay fideleri süs bitkisi olarak görülüyordu.

Ziraat Mühendisi olan Zihni Derin; Batum’a giderek çay bahçelerini ve Fabrikaları gezerek görür. Rize'ye çay fideleri getirerek Rize ilinin yüksek bir yerine, bahçe olarak seçtiği yere çay olup olmayacağını denemek için diker. Bir kaç yıl sonra inceleme yaptığında çay fidelerinin coşarak büyüdüğü görülünce " Tamam" der ve Rize'de çay üretimi için karar verilir.

TBMM'de bir kanunun çıkarılarak, üretime Rize ilinde başlatılır. Çay üreten kişi fazla yoktu nedeni ise çay ekilince ancak 3-4 yıldan sonra mahsul alınmaya başlanıyordu. İnsanlar mısır ekilen yerlerini çaylık yapmak istemiyordu. Sebebi ise mısır onların ekmek yapılan mahsulüydü.

O zamanlar "Zihni Derin Bey" isminde bir de çay fabrikası 1947 yılında kurulmuştu. Ziraat Mühendisi olan Zihni Derin, Türkiye'ye tonlarca hem çay tohumu, hem de çay fideleri getirtti ve Rize’nin her yerinde çaylıklar yapılmaya başlatıldı.

1950 yılından sonra bir dönüm çaylık yapana 25 TL o zamanın parasıyla teşvik veriliyordu ve o parayı alabilmek için herkes hiç bir şeye yaramayan engebeli tarlalarını çaylık yapmaya başladılar.

Bir kaç yıl sonra çay alınmaya başlayınca, Rize ili çay sayesinde diğer illere nazaran bir hayli zenginleşmeye başladı. O fakirlik zamanlarında bende ağaç tornacılığını yürüterek, Rize'ye özgü olan beşik yapmaya başladım. Uzun süre beşikçilik yaptım ve altı yedi de çırak yetiştirdim..

Memleketimde çay mahsulü yetişip para kazanmaya başlanmadan evvel memleketten ayrılarak İstanbul'a geldim.

İstanbul'da bir hemşerimin otelinde bir müddet katiplik yaptım. Daha sonra Kağıthane'de bir dokuma fabrikasında çalışmaya başladım. Altı ay kadar çalıştıktan sonra fabrikanın yerinden kaldırılması gerekince, bende işten ayrılmış oldum.

Bir müddet sonra İstanbul Karaköy'de bir pastanede çalışmaya başladım. Bir yıl çalıştıktan sonra askere gitmem için Halıcıoğlu Askerlik Şubesi'nden polisler bana bir celp getirdiler. Üç gün sonra Halıcıoğlu Askerlik Şubesi'nden sülüsümü alarak bir vapurla Çanakkale Ezine eğitim yerine 02/05 /1958 tarihinde teslim oldum.

Eğitim yerinde eğitimimiz bittiğinde yemin merasiminden sonra, diğer illere dağıtım oldu. Benimle birlikte 10 kişi Adapazarı Hendek İlçesinde bulunan 4. Süvari Alay Komutanlığı'na gönderildik. Bir hafta karantinada kaldıktan sonra orada bulunan bölüklere dağıtımımız yapıldı. Beni karargah bölüğüne yazıcı olarak aldılar.

Askerlik vazifemi yazıcı olarak tamamladım. 02/05/1960 tarihinde terhis olarak İstanbul’a gittim. Çalışmış olduğum pastanede benim yerimde başka birinin çalıştığını görünce, patronlarıma " Ben Rize'ye gidiyorum" dedim. Onlarda benim Rize Çayeli Erenler köyü adresimi alarak, " Burada bir boş yerimiz olunca sizi çağırabiliriz" dediler. Bende adresimi bırakarak Rize Çayeli Erenler köyüme gittim.

Köyde babamla büyük amcam bir ormanlıktan kestane ağaçlarını kereste ve tahta yapmak için satın almışlardı. Ormanda çalışıyorlardı. Bir kaç gün dinlendikten sonra onların yanında çalışmaya başladım. Amcamla benim emsalim olan oğlu hızarla tahta biçiyorlardı, amcam yaşlı olduğundan çabuk yoruluyordu.

Amcamı öyle görünce, amcama seslenerek " Amca, senin yaptığın işi bana öğretsen de, bu işi oğlunla beraber yapsak olmaz mı?" Deyince, " Elbette olur, ben çok memnun olurum" diyerek bu işin tekniğini anlattıktan sonra, amcamın oğluyla tahta biçmeye başladık.

Bir kaç gün zorluk çektim ama ondan sonra açıldım. Babamla amcam  bizlere biçmek için kereste yetiştiremiyorlardı. O zamanlar şimdiki gibi motor filan yoktu, iptidai şekilde kol hareketiyle, elle biçiyorduk. Ormandaki işler iki ay sonunda bitince kesilen keresteler ve tahtalar bölündü. Amcam o kereste ve tahtalarla köyde kendisine yeni bir ev yaptı, bizde evimizin üstüne yeni bir büyükçe misafir odası yaptık. Geri kalan tahta ve keresteleri satarak başka ihtiyaçlarımızı da karşıladık. 

Bu sırada ben yeniden beşik yapmaya başladım ama köyde yapamayacağımı da anladım. Ne yapacağımı pek kestiremiyordum. O sırada bana İstanbul'da çalıştığım pastaneden bir telgraf geldi," Acele gel senin yerinde çalışan bizden ayrıldı, yol paranı da postayla Çayeli Postanesi'ne gönderdik" diyorlardı. Tereddüt etmeden anne ve babamdan izin alarak İstanbul’a gelerek işime başladım.

Gemlik ile ilk tanışma..

Bir müddet sonra Gemlik'teki teyzemin yanına 1961 yılında gelerek bir ay kadar kaldım. Beni bir daha İstanbul’a göndermek istemediler, " Burada bir iş yap" dediler.

Teyzemler eski Pazar Caddesi'nde iki katlı bir ev yapmışlardı. Evlerinin altında bir dükkanlık yer vardı. Teyzemin oğluyla orada bir bakkal dükkanı açarak çalışmaya başladık. Bir yıl çalıştıktan sonra iki kişiyi idare etmeyeceğini anlayarak ayrılmaya karar verdik.

Esnaflık yılları.                                                        

Ben o bakkal dükkanından ayrıldıktan sonra Kulaktaşı'nda lisenin karşısında Marangoz Ahmet Bey(sizin dedeniz) orada üç katlı yeni bir bina yapmıştı, lise tarafına bakan kısmında bir dükkanlık yeri vardı. Ahmet(Koygun) Beyle de iyi konuşuyorduk,  Ahmet Beyle anlaşarak orada bakkal dükkanı açtım.

Bir yıl çalıştıktan sonra orada fazla iş olmadığını görünce çarşıda Kerim Bey'in hanının yanında yeni dükkanlar yapılmıştı, o dükkanlardan birini tutarak mobilya tamirciliği yaptım. Ama o işte de para kazanamayacağımı görünce, o yerde lokantacılık yapmaya başladım.

Akşamları da teyzemlerle komşularını ziyarete gidiyorduk. Bir akşam yine giderken komşunun bahçesinde kızlarla muhabbet eden bir kız gördüm. Araştırmalarımda iyi bir ailenin kızı olduğunu öğrenince, teyzemleri görüşmek için gönderdim. Bir komşuda aileler ve biz gençler birlikte görüşüp konuştuktan sonra kızı istedik. Kısa bir nişanlılık süresinden sonra 1963 yılında Gemlik'te evlendik.

Lokantada para kazanamıyordum, kira ve aşçı parası ödeyince bana geçinecek para kalmıyordu. Ne yapacağımı düşünürken lokantaya bir kişi geldi. Hoş beşten sonra benden lokantayı satın almak istedi, " Bana bu lokantayı verir misin?, ben aşçıyım böyle bir yer arıyorum" diyerek benden lokantayı ısrarla istedi. İyi iş yapamıyordum, aldığım para aşçıyla kiraya gidiyordu, lokantayı isteyen o kişiye verdim.

Bir müddet sonra Belediye'nin betondan üstü kapalı bir pazar yeri vardı. Şimdi yeni cami yapılan yerde idi. O pazar yerlerinden bir yer tutarak pazarcılık yapmaya başladım.

Sunğipek Fabrikası ile tanışmam..

Pazarcılık yaparken İşçi Bulma Kurumu'na da yazılarak iş aramaya başladım. Sümerbank Sunğipek Fabrikasına dört adet bekçi şimdiki deyimle "Güvenlikçi" alımı için sınav yapılacaktı. O gün bende sınava gittim ama dört kişilik sınav için seksen dört kişi sınav için gelmişti.

Seksen dört kişi Fabrikanın Sinema salonuna alındı. İmtihan başladı, sınav sonunda 76 kişi elendi, 8 kişi elemeye kalmıştık. Tekrar üç gün sonra imtihana tabi tutulduk. Sekiz kişiden kazanan dört kişinin içerisinde yüz üzerinden doksan sekiz puan alarak kazandığımı görünce sevincimden ne yapacağımı bilemedim, bir hayli sevinmiştim. 

O zamanlar bir devler fabrikasına girebilmek çok zor olan bir işti, çünkü devlet fabrikalarında işçi çıkarmak diye bir şey yoktu, isteyen emekli oluncaya kadar çalışırdı.

İş güvencesi olan bir işe girebilmem beni bir hayli mutlu etmişti. İmtihanı kazandığımda sevincimden ağlıyordum. Diğer kazanan arkadaşlarım "Ne ağlıyorsun, bak işte imtihanı kazandık, sevinmen gerekmez mi?" dediler. Bende " Sevincimden ağlıyorum" dedim.

Fabrika imtihan yerinden ayrılarak evde beni sabırsızlıkla bekleyen hamile olan eşime müjdeyi vermek için koşarak eve gittim. Beni bekleyen eşime " Müjde!" Ben sınavı kazandım, Fabrikaya işe gireceğim" dedim. O sevinç bizlere çok mutluluk getirdi, o günkü sevincimi hiç unutamıyorum.

On beş gün sonra istenen evrakları hazırlayıp fabrikaya götürdüm. Ertesi gün beni işbaşı yaptırdılar.

Bir ay kadar gündüz çalıştım, bir aydan sonra üç vardiya şeklinde çalışmaya başladık. Benimle birlikte İbrahim Kahraman'da vardı. Bir müddet sonra ikimizi "Yukarı kapı" denilen kapıya verdiler. Çünkü Valiler, Kaymakamlar, Genel Müdürler, tüm misafirler ve memurlar yukarı kapıdan girdikleri için, eli ayağı daha düzgün olanları o kapıya veriyorlardı.

Her ne kadar bizlere bir ayrıcalık yapmış olsalar da, resmiyet arz eden bir yer olması nedeniyle benim pek hoşuma gitmiyordu.

Siyasete ilk adımlar..

Fabrikaya gireli henüz üç ay olmamıştı ki; beş genç benim çalıştığım yere geldi, Adalet Partisi Gemlik Gençlik Kolları Başkanı, yanındakilerde gençlik kolları, yönetim kuru üyeleri idiler. İkisi de Sunğipek Fabrikasında çalışıyorlardı.

Hoş beşten sonra beni Adalet Partisi Gemlik Gençlik kolu yönetimine almak istediklerini söyleyerek, benim Adalet Partisine kaydımı yapmak istediklerini söylediler.

Bende kendilerine " İyi olur ama ben bu fabrikaya girinceye kadar bir hayli ter döktüm, partiye girdim diye beni işten atmasınlar" deyince, Gençlik Kolu Başkanı " Öyle şey olmaz; demokrasi var, isteyen istediği partiye girebilir, bir sakıncası yok" dedi ve beni Adalet Partisi Gemlik Gençlik Kollarına 1964 yılında üye olarak kaydettiler. Ben böylelikle siyasete ilk adımımı atmış oldum.

1965 yılı başlarında beni yönetim kuruluna seçtiler. Gençlik kolları yönetimine girdikten sonra işten fırsat buldukça parti çalışmalarına katılıyordum.

Daha sonra çalışmalar devam etti ve o zamanlar Gençlik Kolları Genel Başkanı olan Bursalı Avukat Barlas Küntay Bey ile her hafta görüşüyorduk. Kardeş gibiydik, 1965 yılında seçimler vardı. Seçim çalışmalarına Bursa İlçeleri, Gemlik köyleri ve Mahalleleri temsilcileri  ile propagandalara beraberce giderek son sürat çalışmalara devam ediyorduk.

10-Ekim-1965 yılında yapılan seçimlerde Adalet Partisi 450 parlamentoda bulunması gereken Milletvekillerinden 240 Milletvekilini alarak tek başına iktidara gelmişti, bizler o zaman bir hayli sevinmiştik 1960 ihtilâlinden sonra ilk ve hem de tek başına iktidar olmanın sevinciydi bu.

Bursa İlinin 11 adet Milletvekili sayısı vardı  11 den sekizini Adalet Partisi Kazanmıştı :  Ahmet Türker, Barlas Küntay, Cemal Külahlı, Kasım Önadım, Mehmet Turgut, Mustafa Tayyar, Nilüfer Gürsoy ve Ömer Doğan Öztürkmen.

CHP den 3 Milletvekili çıkmıştı :  Bahri Yazar, İbrahim Öktem ve Sadettin Çanga seçilmişlerdi.

Bu genel seçimlerden sonra ben siyasete yeni yeni ısınmaya başlamıştım ki; 1966 yılında beni gençlik kolları ikinci başkanlığına seçtiler.

Ben  işimde aksaklık yapmadan çalışmaya devam etmeyi çok seviyordum ama Sunğipek'de çalışmış olduğum kısım, hep resmi elbiseyle ve şapkayla çalışmayı gerektiriyordu, bu durumu hiç sevmiyordum, başka kısımlara geçmek istiyordum.

Çalıştığım kısımda tam bir buçuk yıl olmuştu ki, idari servislerde Puantörlüğe bir kişi alınacağını sınav ilanından öğrendim. O sınava girmeye karar verdim.

Sınana girerek kazandım ama çalıştığım kısmın amiri olan emekli Albay Şahabettin Cantay " Gitmeme müsaade etmem" diyerek o kısımdan ayrılmama razı olmuyordu.

Kazanmış olduğum yere mutlaka geçmek istiyordum. Şahabettin Beyi ikna edemiyordum, sonunda sendikacı olan arkadaşa durumu anlattıktan sonra, sendikacı arkadaş Şahabettin Beye giderek " Bu arkadaşımız girdiği sınavı kazanmış, arkadaşımızın tercih hakkını kısıtlayamayız, gelin bu işi tatlılıkla yapalım, buna mani olmayın, sizde kendi rızanızla müsaade edin ve arkadaşımızda istediği yere geçsin" der. Bu şekilde iş tatlıya bağlanarak bende istediğim yere gururla ve sevinerek geçmiş oldum.

Puantörlüğe geçtikten sonra fabrikadaki işime daha fazla ısınarak çalışıyordum. Amirlerim tarafından da sevilmeye başlamıştım, buda beni çok mutlu ediyordu ve çalışma arzumu da artırıyordu.

Böylelikle nasıl geçtiğini hiç anlamadan bir yıl çoktan dolmuştu. Emekliliği dolan baş puantörümüz emekli olarak işyerinden ayrıldı, onun yeri bir yıl boş kaldı

Bir yıl geçtikten sonra baş puantörlük için sınav açıldı. Puantör olan arkadaşlarla imtihana girdik, imtihanı kazanarak baş puantör oldum.

Benim mahiyetimde olan arkadaşlarım Cavit İşbuğa, Aziz Kaco, Yaşar Güven, Sabri Oran ve benimle beraber Fabrikaya giren sonradan bizim puantörlüğe gelen İbrahim Kahraman vardı.  Puantörlükte bunlarla çalışıyordum.

Yapılacak olan işleri adilane olarak benim yanımda çalışanlara bölüştürdüm. Herkes kendi işini yapmakla görevliydi, kimse kimsenin işine karışmadan yıllarca işlerimizi düzgün şekilde yürüttük.

Fabrikada en çok sevdiğim amirlerimden Personel Müdürüm  Sn  Mustafa Özdemir ve bir de Müessese Müdürlerinden sayın Haluk Yıkılmaz ve sn Niyazı Usta idi. Fabrikada sevmediğim insan yoktu ama bu kişilerin yeri daha başkaydı.

1966 yılında Adalet Partisi Gemlik İlçesi Gençlik Kolları ikinci başkanlığı yaparken, Eski Cumhurbaşkanınız Sayın Celal Bayar'ın Kayseri Ceza evinden çıkmış olup, Umurbey'deki evine geldiğini duyduk.

O zaman ki Belediye Başkanımız sayın Emin Dalkıran Beydi. Belediye

Başkanımızdan bizleri Cumhurbaşkanımız Sayın Celal Bayar’ın yanına götürmesini istedik, o'da bizleri kırmadı Cumhurbaşkanımız sayın Celal Bayar’ı görmeye gittik.

"Hoş geldin, geçmiş olsun" diyerek elini öptükten sonra bizlerin oturmasını istedi. Oturduktan sonra biraz muhabbet edildi. Sayın Cumhurbaşkanımızın biz gençlere bir hayli nasihatte bulunması sonucunda, dinlenmesi için kendisini üzmeden müsaadesini alarak oradan ayrıldık.

Bu ziyaretten memnun kalmıştık, bizlere bir hayli heyecan vermişti ve biz gençler bu ziyareti hiç unutmadık.

Bir müddet sonra  Gençlik Kolları Başkanımız bazı nedenleri  olduğundan gençlik kollarından ayrılmak istedi ve ayrıldı.

Daha sonra genel kurullarda ben iki kez üst üste Gençlik Kolları Başkanlığı'na seçilerek, dört yıl Gençlik Kolları Başkanlığı yaptım.  Gençlik Kolları Başkanlığı yaptığım sırada Adalet Partisi ana kademe İlçe Başkanı sayın İbrahim Onur Bey'di. Onun yönetiminde Vedat Çırpan, Şevket Taşkın, Nurettin Özel, Abdurrahman Akçalar, Umur Çorum ve Hüsamettin Karakaş bulunmaktaydı.

Ben Gemlik'te Gençlik kolu başkanıyken Bursa İl Gençlik Kolları  Başkanı da Avukat sayın Turhan Tayan beydi, daha sonra sayın Abdulkadir Cenkçiler oldu .

1970 yıllında Adalet partisi Ana kademeye geçtim ve o zaman İlçe Başkanı sayın Hasan Dillioğlu Başkan seçilmişti. Bende ilçe yönetim kurulu sekreter üyeliğine seçildim. Üç dönem İlçe yönetim sekreteri olarak tam altı yıl yönetimde kaldım. 1977 yılında Gemlik Belediye Meclis üyeliğine seçildim. O zaman sayın İbrahim Akıt Başkandı.

Adalet Partisi Gemlik İlçe yönetiminde iken eski Cumhurbaşkanımız sayın Celal Bayar'ın Umurbey'deki evine geldiğini duyunca İlçe Yönetim Kurulundan beş kişi İlçe Başkanımız sayın Hasan Dillioğluyla birlikte Celal Bayar’ı ziyaret ettik ve hatıra olsun diye bir de fotoğraf çektirdik.

1980  darbesinde tüm partiler kapatıldı. 1983 yılında yeniden partiler kurulunca Doğruyol partisi olarak kurulan partiye kuruculardan Sn Aydın Erenoğlu İlçe Başkanı Seçildi. Sn Aydın Beyin yönetiminde bende sekreter üye olarak seçilerek  görev yaptım. Daha sonra Sn Abdullah Yenice'nin başkanlığında da sekreter üye olarak çalıştım.  

Emeklilik..

1986 yılında emekliliğim dolunca, o zamanki Müessese Müdürü sayın Niyazı Usta Beye emeklilik dilekçemi ilettim. "Nurettin senin işin bizim işlerden daha rahattır, neden emekli oluyorsun?" Dedi. Bende " Emekliğim doldu, elbette bende kalmak isterim ama benden sonra benim yerime terfi edecek arkadaşların terfi etmelerine mani olmak istemem" dedim.

Müdür bey; "Ben sizin kadar ince düşünmemiştim, simdi anlıyorum bu fabrikada neden bu kadar çok sevildiğinizi " dedi. Emekli olmak için verdiğim dilekçemi imzaladı, bende 1986 yılının birinci ayında emekli olarak Fabrikadan ayrıldım.

Ben emekli olunca kısım müdürüm sayın Mustafa Özdemir Bey ve benimle çalışan servis arkadaşlarım emekli olarak Fabrikadan ayrılmam nedeniyle bana bir akşam veda yemeği tertip ettiler. O akşam beraberce iyi ve neşeli bir akşam geçirdik, yemek sonunda ben kısa bir konuşma yaparak Müdürüme ve servis arkadaşlarıma bana böyle bir akşam yaşattıkları için ayrı ayrı teşekkür etim, yemeğin sonunda beni kapıya kadar uğurladılar, helalleşerek ayrıldık.

1986 yılında on beş gün dinlendikten sonra Çağrı gazetesinin sahibi Mustafa beyle karşılaştık ve bana gazetesinde çalışma teklifi yaptı. Ben gazetecilikten anlamam deyince " Sana göre iş var" dedi ve nasıl iş olduğunu sorunca "Gazete basılmadan önce çıkan numunesinin yazılarını kontrol edilip, yanlış olan kısımları düzeltildikten sonra baskıya verilecek" deyince bende kabul ederek işe başladım.   

Altı ay sonra ben yaz sezonunda Rize ye gitmek için ayrıldım ve Rize ye gittiğimde komşu kız çocukları ile benim kızlarımda oyuncak beşik yapmamı istediler.

Ben beşik yapmayalı aradan tam otuz iki yıl geçmesine rağmen altı adet oyuncak beşik yaptım, çocuklar çok sevindiler yaz bitince tekrar Gemlik'e geldik.

1994 yılında Sn Nurettin Avcı'nın Gemlik Belediye Başkanlığı yaptığı zamanlar, bende Doğruyol Partisi'nden Belediye Meclis Üyesi seçilerek Belediye Meclisinde Doğruyol Partisi sözcüsü olarak görev yaptım, bu arada Bursa Belediyeler Birliğine de seçilmiştim, beş yıl bu görevlerimi yaparak tamamladım.

1999 Yılında Gemlik Belediyesi seçimlerinin yapılacağı zaman bana Doğruyol Partisinden Belediye Meclis üyeliği teklifi geldi, bazı nedenlerden dolayı ben bu teklifi kabul etmedim. Belediye seçimlerden bir yıl sonra bazı nedenlerden Doğruyol partisinden ayrıldım.

Bu arada 1989 yılında sendikacılıktan tanıdığımız bir arkadaşımız Ankara İşçi Emeklileri Genel Merkezi'nden gelerek Mehdi Ağrı, Faik Yumru ve beni bularak, 1980 yılı darbesinde kapatılan derneklerin yeniden açılmasına karar verildiğini söyleyerek," Gemlik de bulunan derneğimizi yeniden sizlerin kurmasını ve açmasını istiyoruz" dediler.

İşçi Emeklileri Derneğinin yeniden kurulması için bizler yanımıza iki kişi daha alarak beş kişiyi tamamlayarak Derneği kurduk ve Başkanlığa Faik Yumru, İdari sekreterliğe ben getirilerek faaliyetimizi sürdürdük.

Daha sonraları genel kurullar yaparak aynı arkadaşlarımızla çalışmaya devam ettik. 1992-1994 yılları arasında Ankara'da yapılan genel merkez genel kurulunda ben Nurettin Bay olarak, Denetim Kurulu Raportörlüğüne seçildim ve iki yıl Genel Merkezde denetim kurulu Raportörlüğü yaptım.

Gemlik İşçi Emekliler Derneği'nde tam on iki yıl yönetici olarak çalıştım ve daha sonrada kendi isteğimle ayrıldım.

1978 -1980 yılları arasında Gemlik Güven Spor Kulübü Yönetim Kurulu üyeliği, iki yıl Gemlik Türk Hava Kurumu Yönetim Kurulu üyeliği ve iki yılda Gemlik Kızılay Şubesi Yönetim Kurulu üyeliği yaptım.

1998- 2012 yılları arasında Gemlik Polis güvenlik hizmetlerini destekleme derneği denetim kurulu üyeliği ve 2012- 2019 yılları  arasında Polis güvenlik hizmetlerini destekleme derneği ile Gemlik hastanesi yaptırma ve yaşatma derneği yönetim kurulu Muhasip üyeliğini yaptım ve 2019 yılının sonlarında kendi isteğimle ayrıldım.

09-01-2002 yılında Ak Parti Gemlik İlçesi kuruluşunda kurucular arasında senin de bulunmanı istiyoruz diyerek bana teklif edildi.  Tereddüt etmeden hemen kabul ederek 26 kişi kurucu üye olarak kendi aramızda iş bölümü yaparak ben Nurettin Bay olarak siyasi ve hukuk işlerinden sorumlu başkan yardımcısı olmuştum, diğer arkadaşlarımda çeşitli bölümlere seçilmişlerdi.

Ak Parti Gemlik ilçesini Başkan Yardımcısı olarak Gemlik'i temsilen bazen İlçe Başkanıyla giderdik, ben haftada en az bir veya iki kez Ak Parti İl Başkanlar kurulu toplantısına katılıyordum.

Ak Parti Gemlik İlçesi Kurucuları olarak bir buçuk yıl gece gündüz demeden çalışarak 3-Kasım-2002 tarihinde Genel seçimde Gemlik'e bağlı olan köyleri iki kez dolaşıp ziyaret etmek suretiyle oy istedik. Ak Partimiz yeni kurulduğundan kimseler partimizi tanımıyordu ama bizler bıkmadan ve usanmadan çok iyi bir performans göstererek başarı sağladık. Bursa ilinden 12 Milletvekili çıkartarak Türkiye genelinde ise tam 365 Milletvekili kazanan bir parti olmuştuk.

Hiç unutmuyorum seçimlerin son akşamı propaganda için Fındıcak Köyüne gitmiştik. Bursa'dan gelen Doğruyol Partisiyle ayni köyde buluştuk ve Doğruyol Partisinin Adayı sayın Turhan Tayan Bey vardı. Benimde Adalet Partisi Gençlik kollarından beri tanıştığım, iyi bir samimiyetimiz de vardı. Merhabalaştıktan sonra  bana seslenerek "Nurettin bey bizler burada bir araya geldik ama Partilerimiz ayrı" dedi gülüştük ve kısa muhabbetten sonra birbirimizin Partilerine şans dileyerek Fındıcak köyünden ayrıldık.

Sayın Turhan Taşan Beyin Partisi baraj altında kalmıştı ama şunu itiraf etmem gerekirse sayın Turhan Tayan Bey Siyaseti çok iyi bilen biridir.

2004 Yılında Belediye Seçimlerinde  Ak Partisinden Belediye Meclis üyeliği için Aday Adayı oldum ve Meclis listesi Kontenjanın birinci sırasından Belediye Meclisine seçildim

Belediye Başkanlığına sn Mehmet Turgut Bey çok iyi bir oranla Başkan  seçilmişti ve 25 Belediye Meclis Üyeliğinden 19  Meclis üyesini Adalet partisi kazanmıştı.

Daha sondada 5393 sayılı Belediye yasası gereğince Gemlik Belediyesi Bursa Büyükşehir’e dahil edildiğinden ben ve diğer arkadaşlarımız ile beş meclis üyesi ve Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Turgut beyle birlikte altı kişi Bursa büyükşehir Belediyesi Meclis üyesi olduk.

Bursa Büyükşehir Belediyesi Burfaş Bursa Park Sosyal ve Kültürel Hizmetler Ticaret A.Ş Kuruluşunda denetim kurulu üyeliği yaptım.

Bursa Büyükşehir Belediyesi komisyon seçimlerinde herkes değişik komisyonlarda seçilirken beni de sosyal işler ve turizm komisyonuna seçtiler ve son iki yıl tekrar komisyon seçimlerinde beni bu sefer plan ve bütçe komisyonuna seçtiler ve komisyon üyeleri arasında yapılan seçimde beni plan ve bütçe komisyonu raportörü olarak seçtiler, bu görevim meclis üyeliğim süresince devam etti.

2008 yılında KKTC Girne Belediye Başkanı Sn Sümer Aygın Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı'ndan Girne Belediyesi Zeytin festivaline katılmak üzere Türk Sanat müzik Gurubunu hocalarıyla birlikte ve Bursa’yı  temsilen üç kişide Belediye meclis üyesi olarak davet edildi ve benimle birlikte üç meclis üyesi ve 12 kişide Türk sanat müzik gurubu Hocaları ile birlikte Girne Belediyesi daveti üzerine benim kurup başkanlığımda Girne Belediyesi Zeytin festivaline katıldık.

Kıbrıs hakikaten  çok ama çok görülmeye değer çok tarihi eseri olan bir yer, bizler Bursa'dan giden kafile on beş kişiyi Girne Belediyesi on iki gün misafir ettiler ve bir yemek yedirdikleri yere bir daha götürmediler her seferinde değişik yerlere götürdüler.

Festival akşamı kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhur Başkanı Sayın Mehmet Ali Talat beyde festivale davetliydi bizleri Girne Belediye Başkanı Sayın cumhurbaşkanıyla tanıttı ve Bir müddet Bursa da kaldığını söyleyerek kısa bir sohbetimizden sonra Sayın cumhurbaşkanı festival yerinden toplantım var diyerek ayıldı. 

Kuzey Kıbrıs ta bizleri bir çok değişik yer gezdirdiler, bu gezdiğimiz yerlerden bazıları Yeşil yurt denilen yerler ile beşparmak dağlarını gezerken beş parmak dağının tepesinde Kıbrıs harekatında tam tepeye çıkan tank bir daha aşağı indirilemediğinin hikayesini bizlere anlattılar.

O Kıbrıs harekatı olduğu zaman şoför o tankı tepeye kadar çıkardı ve daha sonra dağdan aşağı inmeleri sırasında, şoför oralarda dalaşıp dururken kumandanı şoförü görür ve " Oğlum bu tankı neden aşağıya indirmiyorsun, burada mı kalacak" deyince şoförde " Beni görmez misin, deminden beri buralarda dolaşır dururum, hiçbir yerde öyle bir yol yok" deyince," Buraya ben bu tankı çıkarırken betondan yol vardı, amma ben şimdi arıyor ve öyle bir yol bulamıyorum, öyle bir yol yoktur isterseniz sizde bir bakın" der ve hakikaten öyle bir yol yoktu, o tak orada kalır.

Türk askerleri oradan çekilince oralarda gizlenerek saklanmış düşmanlar tankı orada yakarlar ve tank iskelet şeklinde orada durmaktadır.

Hakikaten o tepeye Yaya bile çıkılması çok zor yol zaten dar ve engebeli bir patika yollardan kayaların üzerinden atlayarak çıkılan ve herkesin çıkamayacağı çok bayır bir yer oralar.

Bizler Bursa heyeti olarak 12 gün sonra Bursa'ya geri dönmek için hazırlıklarımızı yaptık ve Girne Belediye Başkanı bizlere çeşitli hediyeler vererek ve çok memnun kaldığını ifade ederek bizleri kendi arabalarıyla Ercan hava alanına kadar uğurlayarak gönderdiler.

28-Mart-2004 ve 29-Mart – 2009 tarihleri süresince Gemlik Belediye Meclis üyesi olarak Belediye Başkanı olmadığı zamanlarda Gemlik Belediyesine vekaleten Başkanlık yaptım.

1964 Yılından - 2009 Yılına kadar Gemlik ve Bursa da siyaset yaptığım süreler içinde siyaset için hiç kimseyle tartışmadım ve hiç kimseye saygısızlığım olmadı şayet bilmeyerek bir hatam olmuş ise özür dilerim.

Saygılarımla.

Nurettin Bay.

Nurettin Bey; akıcı bir dil ile hem kendi yaşamından, hem de anlattıkları ile Gemlik'e dair zaman yolculuğuna götürdü bizleri.

Sağlık, huzur dileklerimizle teşekkür ediyoruz.

Reyhan ÇORUM.



  • Pazar 26.9 ° / 14.3 ° Güneşli
  • Pazartesi 31.5 ° / 15.6 ° Güneşli
  • Salı 31.8 ° / 15.1 ° Güneşli