ÇAKAL'IN ANILARI..(2)
MUSTAFA TOPLU'NUN ANILARINA KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM EDİYORUZ..
Babam derdi ki !..
"Boğulanı git, atla , dal çıkar, hayat kurtar ama sakın ücret alma."
İlk boğulma olayı olmuştu derede, babam "Git dereden çıkart cesedi" dediğinde 14 yaşındaydım henüz. Dereye girdim ve cesedi çıkardım.
1968 yılında(24 yaşında iken) denizde 15 yaşında çocuk boğuldu, herkes çıktı denizden atladım cesedi çıkardım. Savcı Turan Bey ile Dr Karbay geldi ifade verdim.1 hafta sonra pazar günü Altay Kampı önünde bir boğulma daha oldu, yine denizde kimse kalmadı, tekrar atladım cesedi çıkardım. Yine savcı Turan Bey ve Dr Karbay geldi tekrar ifade verdim. Pazartesi olunca bekçi başı geldi, "Savcı seni çağıyor" dedi.Karakola gittik Dr Karbay ve Veteriner Rıza "Ne oldu" dedi. "Bilmiyorum" dedim, polis eşliğinde savcıya çıktık hep birlikte.
Savcı dedi ki;
"Ben geleli 15 gün oldu; 2 boğulma var ve ifade veren hep aynı kişi dikkatimi çekti, "Bu olmasa boğulanları kim çıkaracaktı?" 4 gün sonra liman inşaatında tekrar boğulma oldu. Polis geldi beni evden aldı, gittim savcı bana bakıp güldü, "Hadi atla, bul şu adamı" dedi. Atladım tüpsüz dalıp bulup çıkardım.
14 yaşındaydım, kayalıkların oradan Çetin bağırıyor. Alaattin ile atladık, denizde boğulan bir çingene çocuğunu kurardım. Polis geldi; çocuk " Bunlar benim paramı çaldılar " dedi şoka girmişti.
Yine o yıllarda 3 tane genç kız Altay kampının orda sandal kiraladı. Üçünü gezdirdim.1 saat sonra indirdim, akşam üstü kayıkları toplamaya Kumla'ya geldim. Bir baktım içinde jandarma ile bir araba geliyor "Ne oldu" dedim." Gel hemen Kumla dere ağzında 3 kişi boğulmuş, atla bul" dediler. Atladım ikisi birbirine sarılmış, biri yanlarında 3 kişi boğulmuşlar. Derinlik 5/6 metre var. Bir çıkardım ki, o sandala binen 3 kız...Meğer sandaldan indikten sonra bunlar dere ağzında 3 kişi lastiğe binmişler, lastik rüzgarın yönü ile açılmaya başlayınca atlamışlar ve boğulmuşlar. O kadar çok üzülmüştüm ki kızım..
1977 yıllarında İnegöl yolundaki gölde bir çocuk boğulmuş. Gelip taksici Sinan'ı bulmuşlar oradan beni buldular gittik, "Gölde boğulma var bul hadi" dediler.Atladım tatlı su çok bulanık görüş yok dedim. Defalarca daldım yok, yoruldum dalmaktan ama yok yok...
Çıkıp dinlenicem çıkarmıyorlar "İlle de bulucan" diye israrlılar. Tekrar daldım dinlenmeden, sopa ellerinde "Bulcaksın !" diyorlar. O ara ben dalarken şöförü dövmüşler. Allah'tan oradaki bekçi jandarmaya telefon etmiş jandarma geldi. Onun eşliğinde çıktık ama ceset yoktu sürüklenmiş gitmiş.
1 hafta sonra Nilüfer çayında boğulma olmuş. Komiser Necdet geldi emniyetten "Haydi Bursa'ya ceset çıkarmaya" dedi. Ben bir yere gitmem dedim. Bir hafta önce başıma olay geldi diye anlattım. Polis hemen telsizden anons geçti ben de dinliyorum, "Olay yerine en yakın sivil bile 50 m olacak, kimseyi sokmayın oraya" dedi. Bursa'daki komiserden garantimi aldım. Gittim polis arabası ile bütün insanları uzaklaştırmış polis, atladım bir seferde buldum. Çocuğu dere sürükleyememiş taşa takılmış, aldım kucağıma çıkardım 5 yaşındaydı yavru.
Ah kızım neler neler..Kurtardığıma seviniyorum, ölene üzülüyorum, bulamazsam daha kötü.
Bir gün kayıkların orda otururken tuhaf hareketli bir kız gördüm.
Kayıkların diğer tarafına doğru gidiyordu takip ettim, bir de baktım taşların üzerinden kendini denize attı çırpınmaya başladı, hemen atladım çıkardım. Meğer Orhangazi'den buraya liseye geliyormuş öğrenciymiş. Derken zaman geçti ne zaman yolda görse "Amca sen beni kurtarmıştın" diye hep teşekkür edip Allah razı olsun diyordu.
Bir 30 Ağustos Bayramıydı bayrama oynamaya gitmiştim. Ankaralı bir çocuk boğulmuş gitmesem kurtaracaktım ona üzüldüm.
1971/1972 yılları Kayıkhane'de optimist yelken çalışmaları var. Ben de oraya antrenör Doğan Kırbaç ve kızı Fidan Kırbaç'ı alıp motorum ile gidiyorum. Motorum cankurtaran motoru olmuştu. Doğan Bey bağırdı, "Haydiii herkes tekneye binsin !" binen yok." Ben de geliyorum niye binmiyorsunuz?" Deyip bağırıyor çocuklara.
Oradan Levent Eres "Neden biniceğiz? Mustafa amca yokken biz binmeyiz, bir şey olursa o bizi kurtarır ancak" dedi. Ben çocuklara tembih etmişimdir "Tehlikede olan, teknesi batan, direği kırılan olursa tekneye tutunsun beni beklesin korkmasın " diye...
Ve günler süren çalışmalardan sonra 5 kişilik ekip Ankara'ya gittiler. Türkiye şampiyonu olup geldiler.
1973/1974 yıllarında Hasanağa koyunda Türkiye genelinde optimist kampı açıldı oraya gittik 22 katılımcı vardı. Yelken federasyonundan 3 tane öğrenci göndermişler. Hava sert poyrazdı kıyıda yapalım dedim kimse dinlemedi. Derken sert poyraz esti 1 tanesi hariç 21tanesi battı. Ben hemen atladım çocukları topladım sonra tekneleri aldım. Müdür Bey geldi teşekkür etti önce can dedim. Teknelere ne olur, en fazla 4-5 mil gider. Bir daha o günden sonra havadan anladığım için sözümden çıkmadılar.
Bir de Dişçi Sadi'nin oğlu Can geldi aklıma, 5/6 yaşlarındaydı. Anne babası ile Tibel'e düğüne gitmişler, Can düğünden kaçmış doğru sandalların yanına. Tabii o zaman çakıl, kum sahil. Hiç bir şey demedi bana ve uykusu gelmiş uyudu sandalda, ben de üşümesin diye can yeleği örttüm üstüne. Tibel de düğün var biliyorum ordadır annesi babası, haber vereyim demeye kalmadan bir kıyamet kopmuş çocuk kayboldu diye. Sonra Selçuk bana doğru geldi "Can'ı gördün mü Mustafa, Can yok , Can'ı çaldılar."
Ne çalması ya; kim çalacak, Can burada uyuyor. Sandalda bana bir şey demedi, koşarak geldi Tibel'den doğru sandala yattı uyudu, ben de üstünü örttüm. Tam oraya geliyordum haber vermeye sen geldin dedim.
Ah; birde Boksör'ün kızı Natika Hasbudak var.
1 yaşında falandı. Annesi sabahları getirir kayıklara, kuma deniz havası aldırırdı.
Ben ayağımda sallardım, Armağan Öğütçü ninni söylerdi uyuturduk onu. Uyuyunca annesi alırdı. Biraz daha büyüyünce başladı balkondan seslenmeye, " Çakal amca, Çakal amca" yanımıza gelmek isterdi. Evdekilerden biri yanımıza getirince susar sesi çıkmazdı.
Bir de Gemlik'in o yıllarda en modern kızları vardı. Eski liman başkanı Sami Demirel'in kızları Şale-Şule onlar parmak ile gösterilirdi. Kendi kayıklarına binerler, gezerler kimse onları rahatsız etmezdi kızım.
Bu zamanlar içerisinde yaptığım iyilikler, yardımlar, evlendirmeler vs..Bir çok kişiye eskiden sünnet, düğün, dernek yardımı yaptım. Bunlar söylenmez ama gazeteci Sedat Öztürk gazetesinde "Başın düşerse dara Sedat Öztürk'ü ara " diye proğram yapmıştı.
Yazın bana telefon açtı, "Sünnet çocuklarını getiriyorum, haberin olsun"dedi. Bir minübüs çocuk, anne babaları 18 kişi var, doğru kapalı çarşıya, Hicri Aydın'a sünnet kıyafeti almaya. Hepsini giydirdim, sünnetlerini yaptım.
Bir hafta sonra üç aile tekrar teşekkür için gelmişti..
Daha o kadar çok anlatılacak anı var ki!
1960'dan evvel Celal Bayar gelmişti Umur yatı ile bir numara sitil adamdı. Babam iskelenin üzerinde, bando şefi marşlar çalar, gençler toplanır, oyun havaları ile oynarlardı. Sabahattin abi faal bir adamdı.
Bandocu Sabahattin.
Sabahattin abi öldü, bando eşliğinde götürüyoruz, kulaktaşına geldik, trampet çalan hem ağlıyor hem çalıyor bir yandan göz yaşları akıyor yine de çalıyor. Sevilen adamdı Sabahattin abi.
Balıkçılar Cemiyeti ile toplantıya gittik. Ankara'dan su ürünlerinden geldiler. Yasakla ilgili bilgi vereceklerdi. Hüseyin abi parmağını kaldırdı "Siz oturduğunuz yerden karar veriyorsunuz, bana nisan ayında hamile balığı tutturuyorsunuz. Mayıs ayında ise çiroz balığı oluyor, o zaman da yasak. Bu çelişkili bir karar." Onun sözü üzerine balık tutma yasağı nisan'a alındı.
KABOTAJ BAYRAMLARI..
Gemlik'in en büyük eğlencesi Denizcilik Bayramıydı.1967 den 1982'ye kadar denizcilik bayramlarını hep düzenledim.
Yağlı direk, ördek kapmaca, yüzme yarışı, kürek çekme yarışı vs.
Bunlarında anısı çok.
Halk bayramı coşkuyla kutlar, bando çalar, askeri garnizon hazır bulunurdu.
Finale 20-25 metre kala bando çalmaya başlardı ama ben bir kez duymadım, yüzen adam duymaz görür. Dilsizin babasını görürdüm. İskele de o gün için tutulmuş çalgıcılar çalar iskelenin üstü dolardı.
1934 yılı olduğunu sanıyorum. Bütün eğlenceleri babam yapardı. Ahmet Kaptan'ın motoru vardı, o zaman İzzet Kaptan yoktu. Ahmet Kaptan motoru ile yarışçılar gider gelirlerdi. Motordan atlar sahile çıkarlardı. Ben dokuz yaşındaydım.14 yaşında birinci gelmeye başladım. En önemli ve eğlencelisi yağlı direk.İş bankası hizasında sahile babam çarmıh kurardı oradan atlarlardı.
Tertip Komitesi Başkanı Hüseyin Dinç'ti.(Etçiler)Emin Dinçer(Pepe Emin)Tevfik Solak Subaşı(Deniz yolları acentesi) hediyeleri verirlerdi.
53 senesinde iskele inşaatı başlayınca Balıkpazarına bayram kuruldu. 10 kişilik balıkçı piyadeleri kürek çekerek yarışırlardı. Ali Reis, Yusuf Reis, Etçiler, piyadeler Yunanlılardan kalmış. İki gün önce karaya çekilir bakımı yapılırdı. Arkada palacı, önde reis oturur,2000-3000 metre açılırlar 30 kişi birden çıkar, Ali Reis birinci gelir kıyamet kopardı.
Yüzme yarışları yapılır abim(Engin Toplu) beşinde de birinci gelirdi. Millet sahile dolardı. Gemlik 3100 nüfusluydu o zamanlar.Arap Musa'ya "Haa Musa" diye bağırırlardı hep birinci gelirdi çok güzel kürek çekerdi. Her yerden gelen olurdu.
55'de iskele açılınca bayramlar 56 yılından itibaren iskelede yapıldı. Babam ip çeker şamandıra atardı.O kadar kalabalık olurdu ki; Bursa'dan gelen dokumacılardan havlu gelirdi. Ayrıca spiker İsmail Tatlısözlü paranın yanında havlu vs dağıtırdı.
Beni Balıkesir'e bile davet ettiler.
14 yaşındaydım 50 metre yarışı var.Agah Bey'in Yıldıray(100 metre)de yarışıyor, abim bana sende gir dedi. Yıldıray birinci, ben ikinci oldum. O çok iyi bir yüzücüydü. Hediyeleri babam dağıtıyordu ve yarışlar bitince veriliyordu. Benim hediyelerimi babam alırdı, ben sonradan almaya başladım. 59 yılında 100 metrede birinci geldim.
60'da ihtilal oldu o zaman Gölcük'de askerdim. Babam izin aldı.50 metrede ben birinci geldim,100 metrede abim birinci, Cengiz ikinci.200 metreye abimle beraber girdik. Ben korkuyorum, Şevket hoca "Hadi lan bin" dedi bende bindim, ben birinci abim ikinci. Babam abime "Gördün mü inek !" dedi..
2 yıl askerlik yaptım. Gölcük donanmasına yüzme takımı seçilecekmiş, başgediklime beni de götür dedim. İlk seçmede sekiz kişilik ekipte bütün kulvarlarda 40-50 kişi arasında dördüncü oldum. Hepsi subay bir asker ben varım. Heybeli Ada'ya gittiler beni almadılar.
1960 yılında abim askerdi.1961'de babam abime yarışlar için izin almıştı. Yarışta 50 metrede ben, 1.100 metrede abim, 200 metrede ben, 1.200 metrede yine abim 2. gelirdi.
1961 babam gene Gölcük'e geldi izin aldı. Biz o zaman Güvenspor'luyuz.Sümerspor, Çeltikçi'den, Erol Minare hepsi babama senin oğlanları geçeceğiz diyorlar. Babam bana "İkinci geleceksen hiç girme" dedi. Ben bir şey demiyorum. Bülent Kurt ile bir araya geldik biz aramızda anlaştık. Bir sefer Cengiz girdi bir sefer ben girdim abim girmedi.Cengiz 100 metrede birinci geldi.200 metrede babam din iman küfür ediyor, abim "Babama söyle onun korkusundan ben girmiyorum "diyor.
64 yılında babamdan dayak yememek için kayıktan atladım. Sümerspor'dan Halit Koni birinci geldi, ben ikinci, babam gene kızdı tabi..
Babam bitiş hakemliği de yapar bizim yarışlarda geri kalmamıza çok sinirlenirdi.
62'de gene her şey hazır babam Sümerspor'u bize rakip getiriyor. İzzet Kaptan işaret eder yarış başlar. Sarı Bedri vardı o atladı ben birinci geldim babamın hoşuna gitti. O zaman tertip Komitesinin kararına göre bir kişi bir yarışa girerdi, hepsine ayrı ayrı giremezdi. Albay Reşat Kutat vardı, o bu karara itiraz eder "Biz Çakal İzzet'in çocuklarını görmeye geldik" derdi.
Babamın yardımcısı Barbaros'du. "Burası er meydanı diye bağırırdı"..
Tezkereden sonra kürek yarışlarına başladım. Hem botlarla yarışıyoruz 7-8 sene yaptım, hep birinci geldim. Kupa verdiler. Onun da şöyle bir anısı var.
Eşim Güzin'in annesi sabun yapardı, kupaları bu işte kullanmak istemiş, asit (Kostik)koymuş, kupalar erimiş..
65'de BP'de elektirik de çalışıyorum, elektrikçilerin hiç biri Gemlikli değil.1Temmuz Bayramı'na izin aldık, Mitat Usta ile iddiaya girdik. "Mustafa toplu birinci gelirsen anonsta BP tesisi diye bağıracaksın " dedi. Ben birinci geldim. Babamın hasta zamanlarıydı. Sipikere söyledim anos yaptı, bunlar tezahurat yaptılar. Baktım altı kişi aralarında para toplamış 40 lira verdiler, meğer Turan abi ikna etmiş onları, bana baştan söylemediler.
Bayramları yıllarca yaptım. İskeleye yağlı direk kurulur, önce hafif yağlarım, bayrak çekilince tam yağlarım. BP gres yağı verirdi, motora benzin, mazot verirdi. Başka fabrika yoktu, onlar hazırlar ben gider alırdım.Kocaman bir çapam vardı. Direkten düşmeden uca gitmek ve bayrağı almak zordu.
72'de Gemlik Festivali yapıldı.Turgut Yakupoğlu, Özkan Bey festivalde 35 yaş üzeri yüzme yarışı yapalım dediler. Abim, ben, Kirazlar, Ahmet'ler 15 kişi olduk.100 metrede ben birinci, abim ikinci geldik. Eğlenceler güzel oluyordu.
82'de kılavuz kaptanlık stajına başladım. Bayramlarda bir yandan da idarecilik yapıyordum.İsmet Kaptan nur içinde yatsın "İdarecilik yap yarışlara girme" dedi. Coşkun'la kürek yarışına girdik, hem kürek çekiyor, hem ıslatıyordum onu. Yarışı ben kazandım, o itiraz etti. Fındık Metin onu içirmiş, beni ıslatmasa geçecektim dedi.
85-86 yılında bayram kutlamalarını Halk Eğitim'e vermişler.
Bizim Rıza Kaya onlara söylemiş ama beni çağırmadılar. Ben küstüm seyretmeye bile gitmedim. İşte bunca yıllık Gemlik'e emeğe vefa bu kadar .
Tekne yarışları yaptırırdık. Sinemacı Yavuz'un çocukları mahalledeki çamaşır teknelerini toplardı, ben macun sürerdim. Çocukları tekneye bindirir tembih ederdim, sizi geçen olursa ağlayacaksınız!!
Etçi Hüseyin esnaftan, Bursa'dan gider hediyeleri toplar,
ben denizden sorumluyum, İzzet Kaptan motordan sorumlu. Bir çok insan yardım eder, böyle yapardık bayramları..
Biz denizciler için en büyük bayramdır Kabotaj Bayramları..
Etçi Hüseyin'in bir sözü vardı.
"KİM NE YAPARSA YAPSIN BİZ BAYRAMLARI YAPACAĞIZ"
Ve geçen yıl Mustafa abimin de içinde kalan uhde'yi gerçekleştirdik. Bizimle iki gün boyunca doya doya eski anılarını yaşadı. Gemlik Tarih ve Kültür Derneği olarak yaptığımız en güzel etkinliklerden biriydi. İki gün boyunca fotoğraf sergisi, söyleşi ile onların deniz ve halkla buluşmaları şahane bir mutluluk oldu..
Liman Dairesi Başkanı Asım Sulu Bey'in hediyesi de anlamlıydı. Gemi maketini en küçük torununa hediye etti Mustafa abi..
Devamı inşallah gelir.
İzzet Kaptan'a, Mustafa abime ve daha nice denize gönül vermiş kişilere sağlıklı, uzun ömürler diliyorum..
Ölenleri rahmetle anıyorum. İnşallah biz göremesek bile, bir Denizcilik ve Balıkçılık Müzesi olur ve içinde her biri yer alırlar..
Emeği geçen herkese tekrar teşekkürlerimle.
REYHAN ÇORUM