Boyayalım abiler....

Boyayalım abiler....

Boyayalım abiler....

Boyayalım abiler....

    Omuzlarındaki kendilerinden büyük sandığa;sanki hayatın yükünü yüklemişcesine,yorgun ama umudun peşinde koşan çocuklar,tam da böyle seslenir gelen geçene..

BOYİM Mİ ABLA,BOYİM Mİ ABİ..?..

Umut bin bir ayaklı, umut güneşte saklı.

Umut edenler haklı, umut insanın hakkı.

Nâzım Hikmet.

ZAMANA DİRENEN BİR MESLEK.

 Eskisi gibi boyacı çocukları göremiyoruz ama ;

   Gemlik halkına yıllardır çarşı meydanında hizmet eden ayakkabı boyacıları zamana direniyor.

   Yeniler bilmez.Çarşı fırınının çınara bakan yüzünde; sıra sıra oturmuş ayakkabı boyacıları,onların önünde paçalarını sıvamış ,bir ayağı ayakkabı sandığında, ayakkabılarını boyatan insanlar görürdük.Yada kar,kış,güneş demeden,soğuktan donmuş elleri ile; bir ellerine geçirdikleri ayakkabıları,diğer elleri ile boyamaya çalışırlardı.Çocukluğumda unutamadığım görüntülerden biriydi boyacıların sandıkları ve tabi ayakkabı boyacıları.

Lostracılar tozlu,kirli,yıpranmış ayakkabıların hala titizlikle yüzlerini güldürmeye devam ediyor.

     Tüm sermayeleri önlerindeki boya sandıkları,boyalar ve bir kaç araç gereç.Neredeyse her birinin bir metrelik yerlerinde ,bütün gün boya kokusunu içlerine çekerek,kirli boyalı elleri ile evlerine üç beş kuruş ekmek götürmeye çalışıyorlar.

     Belki içine girdiniz,belki de uzaktan görüyor merak ediyorsunuz.AVM'nin yanında cam ile kapatılmış ,ayakkabı boyacılarının sıra sıra oturduğu bir yer var.Lostracılar Çarşısı diyelim.

Burada kimler çalışır,ne yaparlar?Onları tanıyalım istedim.

     Hangisine sorsam boyacı Yaşar'dan bahsederek" ahh Yaşar amca,bari bir fotoğrafı olsaydı" dedi.Anladım ki ;onların piri Yaşar amcaydı(Güray'ın babası).Kardeşi boyacı Mustafa,yine boyacı Cim,Hamdi,Ekrem hepsi de veda edip ayrılmış bu dünyadan.

     Boyacı Yaşar'ın hikayesi uzun ve ilginç,belki bir gün onu da yazarız.Çukurbahçe Kumla bayırında oturduğunu,evine giderken bir sepet ekmek götürdüğünü,bir çok nüfusa kayıtlı olmayan çocuğu olduğunu,hatta çocuklarının kaybolup geriye dönmediğini,iki çocuğu kaldığını kısaca anlattılar.

     Bir de (ilk kez duydum);ilk boyacının  taksici"Paşabahçe"olduğunu söylediler.Gemlik'e ilk geldiği yıllarda bu işi yaparmış.

Şaşırdım doğrusu,bilmiyordum.

Rahmetle analım bir bir gidenleri..

     Meydandan gelince hemen ilk kapıdan girdiğinizde salonun en kıdemlisi,içlerinde en büyük yaşta olanı ile bu mesleği konuştuk.Ama onun bir başka mesleği daha var.Ben boyacı ararken karşıma kaybolan bir meslek daha çıktı.

Gelin hayat hikayesini kendisinden dinleyelim.

KİMDİR KAMİL PIRILDAROĞLU?

1947 doğumluyum,Yenişehir'den gelmiş,Gemlikli olmuşuz.

Dört çocuğum var;iki kız, iki oğlan.Eşim üç ay önce vefat etti.

    Babam Kalaycı Rıza ,annem Gülizar Pırıldaroğlu.Babamın iş yeri Gürle Hanın altındaydı.Eskiden her ay bir köye giderdik.Gemlik de bizimle birlikte hatırladığım üç kalaycı vardı.Muhtar Arif'in babası,bir tane daha,bir de biz kalay yapardık.Kaplar genelde bakırdı.Babam 50 yıldan fazla kalaycılık yaptı.90 yılında rahmetli oldu.Onunla birlikte bu meslek de bitti zaten.Çeşit çeşit mutfak gereçleri üretildi.Bakır kap kullanılmaz olunca,bu sanat da böylece bitti.Şimdi o bakırlar süs olarak kullanılmakta.

     İlk Okulu Atatürk Okulu'nda okudum.Evimiz Orhaniye Mahallesi,Tepe sokakta.Hala da kendimizin olan bu evde oturuyorum.Okuldan sonra ilk mesleğim olan kalaycılığı babamın yanında çalışarak öğrendim ama sonra  mecburen başka işler yapmaya başladım.Hamallık,pazarcılık,ne iş bulursam yaptım.Sonunda bu işte karar kıldım.

    Boyacılık her zaman vardı.Fırının yanında boyacılık yapardım.55 yılından beri bu işi yapıyorum.Çınar ağacının ismi delikli çınar.Onun karşısına dizilirdik.

    Karşıda önden kollu Besim'in arabası,birde Karsaklı Niyazi'nin arabası vardı.Chevrolet arabalar sonra geldi.

AVM'NİN YANINA GEÇİŞİNİZ NASIL OLDU?

     Mehmet Turgut'un projesiydi burayı yapmak,Fatih Mehmet Güler zamanında bittince girdik.Tamiratını da Refik Yılmaz yaptı.Daha önce Nezih Dimili zamanında eski garajın olduğu yerde bize yer vermişlerdi.

    Eskiden açıkta ve soğukta çalışıyorduk.Burası bir derece korunaklı olsa da; tabi eksikler bitmez,camlar da sıkıntılar var,soğuk kış şartlarında üşüyoruz fakat yine de memnunuz.Başımızı sokacak,eşyalarımızı bırakacak bir yerimiz oldu.Burası bize Belediye'nin yaptığı bir hizmet.

Peki buraya her isteyen gelip boyacılık yapabilir mi?

     Boya sandığı 500 lira civarında.Yan ürünler de var.Her renk ayakkabı için uygun boya, teneke yuvarlak kutularda olan katı ayakkabı cilası, ayrı bez, bir adet fırça, birkaç tane şeffaf ayakkabı temizlik süngeri (her renk için ayrı), bulunabiliyorsa parlak kadife bir bez parçası,ayakkabı bağcıkları ,tabanlar gibi şeyler bizim sermayemiz.Bir çoğu buranın eskisi.Biz yerlerimizi satmayız.Bir gün yapamayacak olsak bile ;yerimize ya çocuklarımız,yada yakın bir akrabamız gelir oturur.

    Kazançlar düşük,zoraki geçiniyoruz.Bir ayakkabı boyası 7 lira.Günde kaç ayakkabı gelir?Eskiden kuyruk olurdu.Şimdi gördüğün gibi.

    Herkesin ayrı kemikleşmiş müşterisi var.Genelde Gemlikliler, yüzde doksan eski tanıdık müşteridir.%10 kadar yeni müşteri gelir.Gemlik 3500 kişi kadar olduğu zamanlarda boya yapıyorduk,şimdi yüz binleri geçti yine de biz teknolojiye yenildik.Deri ayakkabı bitti.Artık "al ayakkabıyı,kullan at "devri başladı.Birde hastalık var.Ben erken gidiyorum ama burası 7-8'e kadar açık kalıyor,herkes gittikten sonra son kalan temizleyip kapıyı kapatarak çıkıyor.Anahtarı karşı kahveye bırakıyoruz.

    Biz gittikten sonra da müşterilerimiz bilir,kime boyatacaksa ayakkabıyı sandığın önüne bırakır gider.

   Mahallenizde ne gibi değişimler oldu?

   Eski sanatkarlar,meslekler kalmadı.Yeni Mah şimdi çok kötü.Evlerimiz bakımsız harabe oldu.Bizim kapılarımızda kilit olmazdı.Sonradan gelenlerle orada da eski düzen kalmadı.Yeni Mahallede üç evi bir araya getirseler,apartman yapsalar.Kentsel dönüşüm diyorlar; "bizler de ne olacağız "diye endişe ile bekliyoruz.

Boyacılık mı,kalaycılık mı ?desem.

Ben hiç düşünmem "kalaycılık" derim.

Biz bu söyleşiyi yaparken müşteriler gelip gidiyor.

    Ayakkabı boyatan bir müşteri söze giriyor ve "şimdi ayakkabılar sentetik,Hüsnü abiden kösele ayakkabı almak için fabrikada iki ay çalışırdık "diyor.

Kamil beyin yanında ayakkabı boyayan daha genç biri var.

CEYHUN ORAKÇI..

Sizi tanımadan önce; burada kimler çalışıyor öğrenebilirmiyiz?

Burada bir çoğumuz birbirimizle akrabayız.

    Ceyhun,Murat,Cahit,Suat,Özgür Orakçı.Aynı soyadı taşıyan beş kişiyiz.Özkan Kiracı,Necmi Turcan,Muzaffer Döver ve Kamil abi ile 9 kişi.

Biz savaş gazisi Çolak Hasan'ın torunlarıyız.Tek kolunu kaybetmişti ama 150 kilo kaldırıyordu.

    42 yaşındayım.Gemlik de doğdum büyüdüm.Tahmini 35 yıldır bu işi yapıyorum.Çocuk yaştan beri sandıkla boyacılık yapardım.23 yıldır boyacılar arasındayım.

    17 yaşında evlendim.24 yaşında evli oğlum var.İki çocuğum da liseyi bitirdi,fabrikada çalışıyorlar,herkes kendi evinde hayatını kurtardı.

    Sıcak,samimi bir ortamdı.Her biri ilgilendi,sorularıma cevap verdi,hatta ayakkabıları yakarak nasıl boyuyorlar?Cahit ve Murat bey onu da gösterdiler.Ayakkabıdaki eski boyayı çıkarmak için yakarak renk değiştiriyorlarmış.İlginç bir gösteriydi.

Aklıma geleni sordum.

Hepsi bir şeyler söyledi.

"Eşref Kolçak oğlunun çizmelerini bana getiririr boyatırdı "diyen de oldu..

"Zengin insan ayakkabı boyatmaz,buraya ihtiyacı olan gelir"diyende.

Bahşiş veren olur mu?

Kimi gelir 7 lira dersin ,10 lira bırakır gider,kimi zangin gelir pazarlık eder..

Hiç çorap boyadığınız için kızan oldu mu?

Neyse ki olmamış..

    "Gemlik halkı bizim buraya girmemiz için telef oldu.Herkes istedi,herkes destekledi.Mehmet Turgut sayesinde sokaktan kurtulduk,sırtımız ısındı"diyerek minnettarlar..

Rahmetli Vecdi Angüneş'in bir anısını yazmadan geçemiyeceğim.Eşi Nazmiye öğretmen anlattı.

   Belki nasıl insanlar bir fikir verir.Mutlaka eskiden Gemlik'e yerleşmiş nesil farklıydı.Ne yazık ki; onlar da yeni gelenler nedeni ile bazı sorunlar yaşıyor.Keşke gelenek ve göreneklerimizi devam ettirebilsek.Yine kapılarda ipler olsa,evlerimizde güvenle uyuyabilsek.

     "22 yıl kadar önce eşim Vecdi Angüneş'in sayısal loto bayiliği dükkanı vardı.Bir sabah iş yerinin önünde dikilirken kapının önünden boya sandığı ile bir Roman boyacı geçiyor.Vecdi bey sesleniyor,o duymazdan gelerek bakmayıp gidiyor.Vecdi bey şaşırıyor bu işe.İçten içe içerlemiş olacak tekrar geçerken bu kez geri çevirip soruyor."Geçen gün seslendim niye bakmadın?"diyor.O da;"Duydum abi ama belki sen görmedin,arkamdan kız kardeşimin kocası sandığı ile geliyordu.O da boyacı.Ben gelmezsem onu çağırırsın dedim.Çünkü bu sabah evden ayrılırken kız kardeşimi camda gördüm,eşini uğurluyordu,zayıflamış,solmuştu,aç olduğu belliydi,onun eşi kazansın istedim."

Bence sözün bittiği yer.Umarım bu insanlık dersinden hepimiz nasibimizi alırız.

LOSTRA SALONUNUN RENKLİ KİŞİSİ CAHİT..

Kısaca organizatör..

Heyecanla katıldı sohbete.Belli ki çok doluydu.

Boyacılarla görüşmeme vesile olan Sinan Kahraman ile beni evine davet etti.

"Eşin kızmasın "dedim.

Şaşırdı,"öyle şey olur mu?.Siz yeter ki gelin,biz tanrı misafiri severiz "dedi.

Ve ertesi akşam misafiri olduk.

   Oğluma misafirliğe gideceğimi söylediğimde Cahit abisine selam söyledi, "Cahit abinin boya sandığı önünde uzun kuyruklar oluşurdu.Biz o zaman giydiğimiz kösele ayakkabıları boyatmak için sıraya girerdik."dedi.

Spor ayakkabılarla birlikte bir meslek de zor günler yaşıyor..

Bence şehirler kimliklerini kaybetmemeli.

Sanatkarına sahip çıkmalı..

    Bir yeni ayakkabıya sahip olamayan binlerce çocuk var.Ayaklarında bir terlik ,sandıklarında umut,kirli elleri ile akşam kazandıkları para ile evin geçimine katkıda bulunmaya çalışıyorlar.

Okul yolu bilmezler..

Okula gitseler de hemen farkedilirler.

    Bu gün sayıları yüz binleri aşan çocuklar zor koşullarında çalışmak zorunda kalıyor. Sokakta kağıt toplayan çocuklardan tutalım, ışıklarda mendil ve su satan çocuklara kadar kendileri küçük ama yükleri büyük.

İşte dünkü çocuklara sorduğumuzda ne iş bulduysak yaptık diyor.

İçlerinden dokuz tanesi sırtlarını ısıtacak kapalı bir yer bulmuş ama yetmez.

Bu toplum yarası iyileşmez..

Roman mahallesi ve kültürü hakkında yazımıza ilerideki sayılarımızda devam edeceğiz..

Emeği geçen herkese teşekkürler.

Reyhan ÇORUM..