Murat Kocamış


Çevreye bakış açısı insani olmalı

Çevreye bakış açısı insani olmalı


Çevreye bakış açısı insani olmalı

                Çevresel tahribatlar insan eliyle sanayi ve teknolojik gelişmeyle katmerleşerek büyüyor.  Çevreye verilen zararın sürekli artması yaşamı tehdit eder hale gelmekte.  Bu tehdit büyüdükçe insanlar demokratik kitle örgütleri aracılığıyla bu gidişata dikkat çekmek için çeşitli yöntemler kullanıp basın yayında, sokak gösterilerinde çevre tahribatına sebep olan etkilerle alakalı bilim insanları aracılığı ile panel forum gibi faaliyetler yapıp çevre tahribatlarını önlemeye, en azından duyarlılığın yayılmasına katkı sunarlar.  Çevre tahribatı ile ilgili hiçbir zaman iktidar,  muhalefet gözüyle bakmadan çevreci, insani bilinçle hareket etmeliyiz. Yakın tarihte çevre felaketi olan hidroelektrik santralleri akan sularımızı doğamızı yaşam alanlarımızı yerle bir etti. Son zamanlarda ise Kaz Dağları’nda siyanürle altın arama,  Kanal İstanbul ve Gemlik Körfezi’nde derin deşarj ünitesi çalışması sıkça kamuoyunda tartışılır oldu. Konuya bilimsel verilerle değil taraftar mantığıyla yaklaşımlar hasıl oldu.

                 Kaz Dağları’ndaki  Kanadalı maden şirketi Alamos Gold ilk çalışmalarına 2010 da başlayıp  10  yıllık süre içerisinde 100 milyon dolar yatırım yapıp  oksijen deposu Kaz Dağları’nı yerle bir edip 100 milyon dolarlık yatırım sonrası  3 milyon ons altın elde edip  toplamda yaklaşık 5 milyar dolar elde edecekler, elde edilecek  olan 3 milyon ons  altından devlete  kalacak bedel ise 160 milyon dolar.  Altın arama sahasında sadece 200 bin adet ağaç kesildi. Siyanürün toprakta su kaynaklarında oluşturduğu tahribatı düşünmek bile ürkütücü. 

                 Kanal İstanbul ile alakalı 2011 yılında bir siyasi partinin seçim vaadiyle başlayıp zaman zaman unutulan, zaman zaman gürültü kopartılan bir argüman oldu. Konuyu bilimsel yönden konuşan yok, televizyon programlarına gazeteciler çıkartılarak konuyla hiç alakası olmayan bilimsel verilere dayanmayan açıklamalar yaparak kimisi siyasi iktidarın hoşuna gidecek şekilde kimisi de muhalefetin hoşuna gidecek şekilde yorumlar yapılmakta. Oysaki konunun stratejik durumu, çevreye etkisi, yaşam alanlarındaki tahribatı bu konuları da konuşacak olan elbette ki bilim insanları olmalı.

                 Yaşadığımız Gemlik’te de bir çevre katliamı oluşma ihtimali tartışılıyor . Sanayi,  zeytincilik ve deniz kenti olan Gemlik’te kamuoyunun an itibarı ile pek dikkatini çekmeyen denizden su alma ve derin deniz deşarj ünitesi hattı projesi soğutma suyunun denize verilmesi ile ilgili projeye karşı Duyarlılık  derneği,  balıkcılarla beraber   Gemlik Belediye Başkanında  yapılan eyleme destek olarak, Bursa Büyükşehir Belediye Meclisin de ki toplantıda da  konuyla alakalı ÇED raporundan tutun bir çok konuyu basınla paylaşarak çevreci duyarlılığın ilk adımını sayın Mehmet Uğur Sertaslan atmıştı. Daha sonra Bursa Kimya Mühendisleri Odası ÇED raporuna itiraz edip soğutma suyunun ısıtılarak çeşitli kimyasallarla karıştırılıp denize verilmesi durumunda körfezde canlı türleri üzerindeki olumsuzlukları dile getirmişti. Bu durumla ilgili Marmara Kimya Fabrikası’nın da yaptırdığı çalışmalar var. Tüm bilimsel araştırma ve çalışmaları birleştirerek eksisi ve artısı tartışarak kentimizin çevresel olumsuzluklara uğramadan planlamalar yapılmasına hep beraber katkı sunalım.  Çevre miras değil gelecek nesillere devredilecek emanettir.  Yasalarla değil insani değerlerle  çevreyi korumak dileğimle.  Dostça kalın.